GİRİŞ
İnsanların toplu olarak yaşama eğilimi, onları sosyal varlıklar yapar. Ancak, bu toplu yaşamın idamesi dini, ahlaki, ekonomik ve hukuki kurallara bağlıdır. İnsanların bu kurallara zaman zaman meydan okuma eğilimleri, toplum tarafından kabul edilmeyen davranışları beraberinde getirir. Yasalar karşısında bu kabul edilmeyen eylemler ve işlemler “suç” olarak nitelendirilir.
Devlet, Anayasa’nın kendisine verdiği yetkiyle vergilendirme ve vergi ihlalinde bulunanları cezalandırma hakkına sahiptir. Devlet, vergileri kamu maliyesine eksiksiz bir şekilde aktarmayı amaçlar ve bu görevi ihlal edenler, dolaylı yoldan kamu hizmetlerini engelleyerek hazineye zarar verirler.
Vergi suçları, devlete karşı işlenen suçlar kategorisinde yer alır ve genellikle vergi kaçırma eylemiyle gerçekleşir. Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) belirtilen vergi kaçakçılığı eylemleri, para cezaları ve hürriyeti kısıtlayıcı cezalarla karşılanır. Türkiye’de, 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezasını içeren bu yaptırımların amacı; suç işleme eğilimini önlemek, tekrar vergi suçu işlemeyi engellemek ve caydırıcı etki oluşturmak olarak belirlenmiştir. Ancak, Türkiye’de vergi cezalarının vergi suçlarını ve vergi kayıp ve kaçaklarını önleme etkinliği hala tartışmalıdır ve bu konuda devam eden çalışmalar bulunmaktadır.
Devlet, bu tür eylemleri önlemek, engellemek veya suçluları cezalandırmak için vergi hukuku içerisinde özel ceza hukuku düzenlemeleri ve usuller getirmek zorunda kalmıştır. Vergi Ceza Hukuku’nda, en önemli vergi suç ve cezalarından biri vergi kaçakçılığı suçu olarak belirlenmiştir. Bu suç, Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde tanımlanmıştır ve yetkili merciler tarafından özel takip usulüne göre VUK m.367 hükmünce takip edilir.
- KAVRAM OLARAK SUÇ VE VERGİ SUÇU
Toplum içinde yaşayan insanların dini, ahlaki, ekonomik ve sosyal hayatlarından doğan suç olgusu, toplumun onay vermediği davranışları temsil eder. İnsanların aralarındaki ilişkilerin hukuki düzenlemeler gerektirmesiyle birlikte, suç kavramı daha spesifik bir hale gelmiş ve hukukun kabul etmediği davranışları ifade etmeye başlamıştır (Bayraklı, 2011: 5). Hukuk sistemimizde, suçların ve bunlara uygulanacak cezaların düzenlemeleri 5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu (TCK)” ile gerçekleştirilmiştir. TCK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı versiyonunun 2. maddesinde “kimseye kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” şeklinde ifade bulunmaktadır, ancak 6. maddesinde “suç” tanımı yapılmamıştır. TCK içerisinde suçlar; uluslararası suçlar, kişilere karşı suçlar, topluma karşı suçlar ve millete ve devlete karşı suçlar şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Vergi suçları genel bir bakışla topluma karşı işlenen suçlar arasında yer alır. Ekonomik bir perspektiften bakıldığında, devletin milli muhasebe ve bütçesine karşı gerçekleştirilen suçları ifade eder. “VUK ve diğer vergi kanunlarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirme” anlamında geniş çerçevede vergi suçları, vergi mükellefleri veya vergi sorumlularının cezayı hak edecek şekilde ihlal ettiklerinde ortaya çıkar. Vergi yükümlülüklerine aykırı davranılmasından doğan vergi suçu sonucu, kamu düzeni bozulabilir, vergi güvenliği tehdit altına girebilir ve genellikle vergi kaybı yaşanabilir (Tosuner ve Arıkan, 2007: 265). Vergi suçları içerisinde yer alan ve vergi kaçakçılığı suçu olarak kabul edilen durumlar, vergi güvenliğinin risk altına girmesine ve vergi kaybına yol açar. Vergi kaçakçılığının ana hedefi, vergi yükümlülüklerinin hiç yerine getirilmemesi veya en aza indirgenmesidir. Kısacası, daha az vergi ödeyerek kârını artırmaktır. Bu çerçevede vergi suçu; “vergi kanunlarına aykırı hareket ederek devlete vergi kaybı tehlikesi oluşturan, kamu düzenini bozan ve kanuni yaptırımı olan eylemler” olarak tanımlanmaktadır (Candan, 2008: 56).
213 sayılı VUK’da yer bulan suçlar aşağıda sıralanmıştır:
- a) Kaçakçılık suçu: Vergi Usul Kanunu (VUK) 359. maddesinde belirtilen eylemlerin gerçekleştirilmesi sonucunda kaçakçılık suçu oluşur. Bu tür suçlar, maddenin kendine özgü kriterlere göre, eylemin türüne ve cezaların yoğunluğuna bağlı olarak üç kategoriye ayrılır.
b)Vergi mahremiyetini ihlal suçu: VUK 5. maddesi uyarınca, vergi süreçlerine dahil olan kişilerin, mükelleflerin bilgilerini saklama yükümlülüğü vardır. Kanuna göre, vergi gizliliğine uygun davranması gereken kişiler, görevleri dolayısıyla öğrendikleri mükellef ve mükellefle ilgili kişilere ait işlem, hesap durumu, iş veya işletme bilgileri, servet bilgileri gibi gizli bilgileri ifşa edemezler veya kendileri veya başkalarının yararına kullanamazlar.
c)Mükelleflerin özel işlerini yapma suçu: VUK 363. maddeye göre, VUK 5. maddesinde belirtilen görevliler, VUK 6. maddesinde belirtilen kişilerin mükelleflilikle alakalı özel işlerini, ücretsiz de olsa gerçekleştiremezler.
d)Haysiyet ve şerefe tecavüz (hakaret) suçu: Vergi Usul Kanunu’nun 5. maddesinde, mükelleflerin onur, itibar ve haklarına açıklanması izin verilen bilgiler vasıtasıyla saldırılamayacağı belirtilmiştir. Kanun koyucu bu suç tipini düzenlerken vergi dairelerinde asılı olan tablolar, iş yerlerine asılan vergi levhalarındaki bilgiler, mükelleflerin vergi tahakkukuna esas olan beyanları, ödenmemiş veya kesinleşmiş vergi ve cezalar, adli ve idari soruşturmalar kapsamında verilen belge ve bilgileri bu tür bilgiler olarak kabul etmiştir.
- e) Ekim sayım beyanlarını denetlememe suçu: Gelir Vergisi Kanunu’nun 54. maddesine göre, belirli bir işletme büyüklüğünün üzerinde tarımsal faaliyet yürüten çiftçilerin, bulundukları köy veya mahalle muhtarlarına başvurarak her yılın Kasım ayında ekin sayım beyanında bulunmaları gerekmektedir (VUK, md.243). Denetleme ve bildirme görevleri muhtar ve muhtarlık heyeti üyelerine aittir. Bu görevleri yerine getirmeyen muhtar ve muhtarlık heyeti üyeleri suçlu kabul edilirler. Görevini ihmal veya kötüye kullanma durumunda olan muhtar ve muhtarlık heyeti üyeleri, Türk Ceza Kanunu’nun görevi kötüye kullanma suçu hükümleri çerçevesinde cezalandırılırlar (VUK md.246/2).
- VERGİ USUL KANUNU ÇERÇEVESİNDE VERGİ KAÇAKÇILIĞI SUÇU
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 1961’de onaylanmasının ardından, kaçakçılık suçu 1998 yılında çıkan 4369 sayılı kanun ile 359. maddede yeniden şekillendirilmiştir ve halihazırda geçerli olan formuna kavuşmuştur. Yasa kapsamında, kaçakçılık suçu geniş bir alanı kapsar. VUK’un 359. maddesinde ele alınan suçlar genelde sahtecilik suçlarının çeşitleridir ve özel belgede sahtecilik suçuyla benzerlik göstermektedir (Öz ve Armağan, 2018: 4).
Kaçakçılık suçu ilk zamanlar zarara dayalı bir suç olarak tanımlanmışken, günümüzde tehlike temelli bir suç olarak kabul edilmiştir. Bu durum, suçun toplum tarafından önemli bir hukuki çıkarın ihlali olarak görülmesi ve hukuki çıkarı sadece zarara uğratan değil, tehlikeye atan eylemlerin de cezalandırılmasını gerektirmesinden kaynaklanmaktadır. VUK’un 359. maddesinin gerekçesi ve tartışmalarına bakıldığında, kaçakçılık suçu toplum karşısında işlenen, mali sistemin, belge düzeninin ve mali otoritenin zayıflamasına ve hatta çökmesine yönelik bir suç olarak tanımlanmıştır. Günümüzde kaçakçılık suçu tamamen ceza hukuku perspektifinden bakılan bir suç tipi olarak kabul edilmektedir.
Vergi kaçakçılığı, 1951’de kabul edilen 5815 sayılı Kanun ile hapis cezasını gerektiren bir suç haline gelmiştir. Bu değişiklikle, “hileli vergi suçları” VUK’a eklenmiştir. Yeni düzenlemelerle, kasıtlı olmayan ve vergi ziyaına sebep olmayan eylemlere de kaçakçılık ve hileli vergi suçlarına ilişkin cezalar uygulanmıştır. Bu şekilde, 5815 sayılı kanun, Ceza Kanunu’nun genel ilkelerinden sapmıştır.
4369 sayılı Kanun ile VUK’un 344. maddesindeki kaçakçılık suçu değiştirilmiştir; suçun meydana gelmesi için “kasten” ibaresine yer verilmemiştir. Mükellefin kasıtlı olmadığını iddia etmesi durumunda bile suç oluşacaktır. Ayrıca, kaçakçılık suçunun oluşabilmesi için “vergi ziyaı”nın varlığı gerekmekte değildir. Vergi ziyaı olsa da olmasa da yasa tarafından belirlenen eylemler işlenmişse kaçakçılık suçu gerçekleşmiş sayılır. Eylemlerin vergi döneminden önce belirlenmesi durumu da kaçakçılık suçu kapsamına girmektedir (Bilici, 2013: 124).
Vergi kaçakçılığı, mali açıdan vergilendirilebilecek gelir veya servetin, vergi idaresinin gözünden kaçırılması ya da hileli yöntemlere başvurarak vergi matrahını gizlemek amacıyla vergi kanunlarına aykırı eylemler olarak tanımlanabilir. Kaçakçılık suçu, “vergi yükümlüsü ya da vergi sorumlusu tarafından gerçekleştirilen ve devletin vergi düzenlemelerini ihlal eden, hukuk düzeninin kabul etmediği eylemler” şeklinde nitelendirilir. Bu tanım çerçevesinde bir eylemin kaçakçılık suçu olabilmesi için; eylemin vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusu tarafından işlenmiş olması, VUK’un 359. maddesinde belirtilen eylemlerden olması, vergi düzeninin bozulmasına yol açması ve hukuka aykırı eylemler olması gereklidir (Köşşekoğlu, 2011: 2).
Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Kabahatler Kanunu’na (KK) uyum sağlama hedefi ile 5728 sayılı yasa ile tekrar düzenlenen VUK’un 359. maddesindeki kaçakçılık suçu, farklı cezaların belirlendiği birinci, ikinci ve üçüncü grup suç fiilleri olmak üzere üç ayrı grup suç fiilini içerir. Bu ayrıma neden olan etmenler; failin kastının yoğunluğu ve işlenen eylemlerdeki hukuki ihlalin şiddetidir. Bir eylemin kaçakçılık suçu olarak kabul edilebilmesi için belirli kriterlerin karşılanması gerekmektedir. Bu kriterler şu şekildedir:
- Suçu İşleyenin Kimliği: Eylemi gerçekleştiren kişinin vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusu olması gerekir. Bu durum, suçun belirli bir bilgi ve yetenek seviyesini gerektirdiğini ve genellikle belirli bir görev ve sorumluluğa sahip kişiler tarafından işlendiğini gösterir.
- Suçun Niteliği: Eylemin, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesinde belirtilen fiiller arasında olması gerekmektedir. Bu maddede belirtilen fiiller, vergi düzeninin bozulmasını hedefleyen ve hukukun kabul etmediği eylemlerdir.
- Suçun Etkisi: Suçun vergi düzenini bozması ve bu durumun sonucunda devletin vergi gelirlerinde eksilme olması beklenir. Bu durum, devletin hizmetlerini aksatabilir ve toplumun genel refah seviyesini olumsuz etkileyebilir.
- Suçun Hukuki Durumu: Eylemin hukuka aykırı olması gereklidir. Yani, eylem, mevcut hukuk kuralları ve düzenlemeleri tarafından kabul edilemez bir durum oluşturmalıdır.
Bu kriterler, kaçakçılık suçunun sadece bireysel bir suç olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir suç olduğunu ve toplumun genelini olumsuz etkileyebilecek bir durum yaratabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, kaçakçılık suçuyla mücadele, sadece hukuki bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal bir zorunluluktur.
Vergi kaçakçılığı, devletin halka sunacağı hizmetlerin finansmanında önemli bir kaynak olan vergilerin gerekli ölçüde toplanamamasına ve bu durumun devletin hizmetlerini aksatmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla, bu tür suçlar sadece devleti değil, aynı zamanda tüm toplumu da olumsuz etkilemektedir. Özellikle vergi kaçakçılığına yönelik hukuksal düzenlemeler ve uygulamalar, vergi adaletinin sağlanması ve kamu düzeninin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, bu tür suçların önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması ve gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır (Öz ve Armağan, 2018: 5).
2.1. VUK 359/a Maddesinde Düzenlenmiş Birinci Grup Fiiller
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesinin a bendinde belirtilen birinci grup fiiller; saklanma ve ibraz zorunluluğu bulunan, vergi kanunlarına göre düzenlenmiş veya tutulmuş belgelerle ilgili hileli eylemleri kapsamaktadır. Bu fiiller arasında;
- Muhasebe ve Hesap Hileleri: Bu fiil, muhasebe sisteminin sağladığı güvenilir ve doğru kayıt amacını bozan bilinçli ve kasıtlı eylemleri içerir. Suçun oluşabilmesi için hileli davranışın kayıt sistemi üzerinde gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ancak kanunda “hesap ve muhasebe hilesi” terimlerinin ne olduğu ve hangi durumları kapsadığı açıkça belirtilmemiştir (Taştan, 2015: 28-30).
- Yanıltıcı Hesap Açma: Gerçekle alakası olmayan veya kayıtlı işlemle ilgisi olmayan kişiler adına hesap açma eylemi de bu grup fiiller arasında yer almaktadır.
- Yasadışı Kayıt Yöntemleri: Vergi matrahının azalmasına neden olacak şekilde, kaydedilmesi gereken hesap ve işlemleri tamamen veya kısmen başka bir defter, belge veya kayıt ortamına işlemek, bu suç tipinin bir başka örneğidir. Bu durumda, yasal olarak tutulan defterlere kaydedilmesi gereken bilgilerin hiçbir yere kaydedilmemesi halinde suç oluşmaz.
- Tahrif ve Gizleme: Kanunlarla saklanması veya düzenlenmesi zorunlu kılınan defter, kayıt ve belgeleri tahrif etme ve gizleme eylemleri de bu suç grupları arasında sayılmaktadır. Suçun oluşabilmesi için tahrif edilen materyalin kanunlarca saklanması veya düzenlenmesi zorunlu olan bir belge, defter veya kayıt olması gereklidir.
Bu fiiller, vergi ödememek veya daha az vergi ödemek amacıyla bilinçli ve kasıtlı olarak gerçekleştirildiği için vergi kaçakçılığı suçu olarak kabul edilirler. Bu tür davalarda sıkça karşılaşılan durumlar, Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtay ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na sıkça başvurulan dava türlerini oluşturmaktadır.
VUK’un ilgili maddesinde belirtilen şartların karşılanması gerektiği gibi, defter, kayıt ve belgeleri gizleme suçu, aşağıdaki durumların bir araya gelmesiyle oluşur:
(i) Vergi İncelemesi İçin Belgelerin Talebi: İlk olarak, belgelerin vergi incelemesi amacıyla VUK’un 139/2. maddesinde belirtilen prosedürlere uygun olarak talep edilmiş olması gereklidir.
(ii) Yasal Süre İçerisinde Belgelerin Getirilmemesi: Talep edilen defter, belgeler ve kayıtların belirlenen yasal süre içerisinde getirilmemiş olması bir başka zorunlu şarttır.
(iii) Geçerli Mazeret veya Zorlayıcı Sebep Olmaksızın Belgelerin İbraz Edilmemesi: Son olarak, talep edilen defter, belgeler ve kayıtların süresi içinde getirilmemesi ve bunun geçerli bir mazereti veya zorlayıcı bir sebebi olmaması gereklidir.
Bu bağlamda, yanıltıcı belgeler oluşturmak ve kullanmak, Asliye Ceza Mahkemesi ve Yargıtay’a en sık intikal eden dava türlerinden biridir. VUK 359/a-2 maddesinde yanıltıcı belge; gerçek bir işlem veya durum temel alınarak, ancak bu işlem veya durumu nitelik veya miktar açısından gerçeğe aykırı yansıtan belge olarak tanımlanır. Yargıtay’ın kararlarına bakıldığında, “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme” ve “sahte belge düzenleme ve kullanma” eylemlerinin birbirinden farklı suçlar olduğu görülmektedir. Bu, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 19.11.2015 tarih ve 2015/14709 Esas, 2015/7466 Karar numarası ile teyit edilmiştir. Kararda belirtildiği üzere, bu iki suç birbirine dönüşmemekte ve her biri kendi başına değerlendirilmektedir. Aynı şekilde, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 09.12.2014 tarihli, 2013/2579 Esas ve 2014/21191 Karar numaralı kararında da “sahte fatura düzenlemek” ve “muhteviyatı itibariyle sahte fatura düzenlemek” suçlarının birbirlerinden ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu iki suç türü, içerdikleri özellikler ve işleniş biçimleri nedeniyle birbirinden ayrılmaktadır. Bu nedenle, yanıltıcı belge düzenleme ve sahte belge düzenleme eylemlerinin birbirleriyle karıştırılmaması ve bu suçların her birinin kendine özgü özellikleri ve sonuçları olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Her iki suç türü de vergi hukukunda önemli yer tutmakta olup, belirlenen yaptırımlar açısından da birbirinden farklıdır. Bu farklılıkların doğru bir şekilde anlaşılması, hukuki süreçlerin doğru işlemesi ve adil sonuçlara ulaşılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için, suçun maddi unsuru olan belgelerin, vergi kanunlarına göre düzenlenen veya tutulan ve saklanma ve ibraz zorunluluğu bulunan belgelerden olması gerekmektedir.
Sahte fatura oluşturmak ve kullanmak ile yanıltıcı belge oluşturmak ve kullanmak, farklı suçlar olarak kabul edilir ve her biri için ayrı bir yargı süreci işler. Yargı kararlarına bakıldığında, yanıltıcı belge oluşturmak ve kullanmak, ülkemizde en yaygın işlenen ikinci vergi suçu türüdür.
2.2. VUK 359/b Maddesinde Düzenlenmiş İkinci Grup Fiiller
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin b bendinde belirtilen ikinci grup suçlar şunları içerir:
- Vergi Kanunlarına Uygun Tutulan Defter, Kayıt ve Belgelerin Yok Edilmesi: Defter, kayıt ve belgelerin kısmen veya tamamen yok edilmesi veya defter sayfalarının ortadan kaldırılması suçun maddi unsuru olarak kabul edilir. Yok etmek, defter, kayıt ve belgelerin maddi varlığının sonlandırılması, işlevsiz hale getirilmesi anlamına gelir. Bu suçun işlenebilmesi için, yok etme eyleminin, saklanması ve ibrazı zorunlu olan defter, kayıt ve belge üzerinde gerçekleşmiş olması ve bu eylemin VUK tarafından belirlenen saklama süresi içerisinde yapılmış olması gereklidir (Yiğit, 2004: 143-144).
- Defter Sayfalarını Yok Edip Yerine Başka Yapraklar Koyma veya Yaprak Koymama: Defter sayfalarının yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak, defterin bütün olarak yok edilmesinin yanı sıra, ayrı bir suç olarak kabul edilir. Vergi Usul Kanunu’nun 218. maddesinde, “ciltli defterlerde, defter sayfalarının ciltten koparılamayacağı, tasdikli hareketli yapraklarda bu yaprakların sırasının bozulamayacağı ve bunların yırtılamayacağı” açıkça belirtilmiştir. Bu suçun işlenebilmesi için, sayfası yok edilen defterin yasal olarak tutulması ve ibraz edilmesi gereken defterler olması gereklidir (Taştan, 2015: 77-78).
- Belgelerin Asıl veya Suretlerini Tamamen veya Kısmen Sahte Olarak Düzenleme ve Kullanma: Vergi Usul Kanunu’na göre, gerçek bir işlem veya durum olmadığı halde, sanki varmış gibi düzenlenen belgeler “sahte belge” olarak kabul edilir. Sahte fatura düzenlemek ve kullanmak eylemi, seri suç kapsamında değerlendirilir ve bu tür belgelerin her kullanımı ayrı bir suç oluşturur ve bu nedenle her biri için ayrı bir cezai yaptırım gerektirir (Şenyüz, 2013: 399).
2.3. VUK 359/c Maddesinde Düzenlenmiş Üçüncü Grup Fiiller
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin c bendine göre üçüncü grup suçlar aşağıdaki gibidir:
- Anlaşması Olmayan Kişilerin Belgeleri Basması: Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belgeleri basma yetkisi, Maliye Bakanlığı ile anlaşması olan kişilere aittir. Ancak, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde belgeleri basan kişiler bu madde gereğince suç işlemiş sayılırlar. Bu fiil, 4369 sayılı Kanun öncesinde kaçakçılığa teşebbüs olarak kabul edilmiştir. Ancak 4369 sayılı Kanun’un kabulü ile bu suç, 359. madde kapsamına alınarak kaçakçılık fiili olarak yeniden tanımlanmıştır.
- Belgelerin Bilerek Kullanılması: Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basılan belgeleri bilerek kullananlar da VUK 359/c maddesi uyarınca kaçakçılık suçunu işlemiş kabul edilir.
- Anlaşması Feshedilmiş Olanların Belgeleri Basması: “Vergi Usul Kanunu Uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan Belgelerin Basım ve Dağıtım Hakkında Yönetmelik”in 4. maddesine göre, belgelerin basım ve dağıtımı Bakanlık veya Defterdarlık ile matbaa işletmecileri arasında yapılacak bir anlaşma ile sağlanır. Anlaşması herhangi bir sebep ile sonlanmış ya da feshedilmiş olan matbaa işletmecileri, bu belgeleri basmaya devam etmeleri halinde VUK 359/c maddesine göre kaçakçılık suçunu işlemiş sayılır (Şenyüz, 2013: 403).
- VERGİ USUL KANUNU’NA GÖRE VERGİ KAÇAKÇILIĞI SUÇU İÇİN ÖNGÖRÜLEN CEZALAR
Vergi Usul Kanunu (VUK) md. 359/a-1 ve 2’e göre, 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşılabilecek vergi kaçakçılığı suçlarının işlenme biçimleri şunlardır:
- Hesap ve Muhasebe Hileleri: Hesap ve muhasebe kayıtlarının gerçek durumu yansıtmayan şekilde düzenlenmesi, bu yolla vergi kaçakçılığına yol açan eylemler bu suç kategorisine girer.
- Yasadışı Defter ve Belgelere Kayıt: Yasal olmayan bir defter tutma veya belge kullanma, yani çift defter tutma gibi durumlar vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur.
- Sahte Hesap Açma: Gerçek olmayan veya ilgili işlemle bağlantısı olmayan kişiler adına hesap açmak, yasadışı bir eylemdir ve vergi kaçakçılığına neden olur.
- Defter, Belge ve Kayıtların Tahrifi: Defter, belge veya kayıtların gerçek bilgileri saklamak veya yanıltmak amacıyla değiştirilmesi veya bu şekilde tahrif edilmiş belgelerin kullanılması, vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur.
- Defter ve Belgelerin Gizlenmesi: Vergi incelemesine yetkili kişilere, usulüne uygun olarak talep edildiği halde defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur.
- Yanıltıcı Belge Düzenleme ve Kullanma: Bir belgenin içeriğinin yanıltıcı şekilde düzenlenmesi ve bu belgenin kullanılması, vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur.
Vergi Usul Kanunu (VUK) md. 359/b’ye göre, aşağıda belirtilen vergi kaçakçılığı suçlarının işlenmesi durumunda ceza 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır:
- Defter ve Belgelerin Yok Edilmesi: Vergi kayıtlarının veya belgelerinin yok edilmesi, vergi kaçakçılığı suçu oluşturur. İlgili belgelerin tamamen veya kısmen yok edilmesi, ortadan kaldırılması veya kullanılamaz hale getirilmesi bu suçun kapsamına girer.
- Defter Sayfalarının Değiştirilmesi veya Yok Edilmesi: Defterlerin bir bütün olarak veya belirli sayfalarının değiştirilmesi veya yok edilmesi, vergi kaçakçılığı suçu oluşturur. Bu durum, vergi incelemesinin tam ve doğru bir şekilde yapılamamasını engeller.
- Sahte Belge Düzenleme ve Kullanma: Sahte bir belge düzenlemek ve bu belgeyi kullanmak, vergi kaçakçılığı suçu oluşturur. Bu belgeler genellikle sahte faturalar, makbuzlar veya diğer vergi belgeleri olabilir.
VUK md. 359/c’ye göre, aşağıdaki vergi suçlarının işlenmesi durumunda, ceza 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır:
- Yetkisiz Belge Basımı: Maliye Bakanlığı ile anlaşma yapılmadan, bu anlaşmayı gerektiren belgelerin basılması, vergi kaçakçılığı suçu oluşturur.
- Yetkisiz Kişilerin Bastığı Belgelerin Kullanımı: Yetkisiz kişiler tarafından basılan ve Vergi Usul Kanunu uygulamasına esas olan belgelerin bilerek kullanılması, vergi kaçakçılığı suçunu oluşturur. Bu durum, hükümetin vergi gelirlerini doğru bir şekilde tahsil etme yeteneğini engeller.
SONUÇ
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde tanımlanan vergi kaçakçılığı suçlarının, ekonomik düzeni ve adil vergi sistemini derinden etkileyen ciddi suçlar olduğunu gördük. Bu suçlar, hem kamu gelirlerini önemli ölçüde azaltmakta hem de ekonomik faaliyetlerin adil ve dengeli bir şekilde yürütülmesini engellemektedir.
Hesap ve muhasebe hileleri, yasal olmayan defter ve belgelere kayıt, gerçek olmayan işlemler adına sahte hesap açma, defter ve belgelerin tahrifi, vergi incelemesine yetkili kişilere gerekli belgelerin sunulmaması ve yanıltıcı belge düzenleme gibi eylemler, vergi kaçakçılığı suçunun birinci grubunu oluşturmaktadır.
İkinci grup suçlar ise, defter ve belgelerin yok edilmesi, defter sayfalarının değiştirilmesi veya yok edilmesi ve sahte belge düzenleme ve kullanma gibi eylemlerdir. Bu eylemlerin işlenmesi durumunda, cezalar 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası şeklinde uygulanabilmektedir.
Üçüncü grup suçlar ise, anlaşmasız belge basma ve yetkisiz kişilerin bastığı belgeleri bilerek kullanma gibi eylemleri içerir. Bu suçlar da 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile sonuçlanabilir.
Vergi kaçakçılığı ve vergi kaçırma suçları, hem devletin hem de vatandaşların ekonomik hak ve menfaatlerini korumak adına ciddiye alınmalı ve üzerinde durulmalıdır. Kanunların gerektirdiği şekilde vergi yükümlülüklerini yerine getirmek, her birey ve işletmenin yasal sorumluluğudur. Bu noktada, yetkililerin ve denetleyici kurumların, vergi kaçakçılığı suçlarının önlenmesine yönelik çalışmalarını artırması ve hukuki yaptırımların etkin bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
Bayraklı, H. H. (2011). Vergi Suç ve Kabahatleri, Celepler Matbaacılık, Afyonkarahisar.
Bilici, N. (2013). Vergi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara.
Candan, . (2011). Danıştay Kararlarında Vergi Suçu Algılaması, Vergi Sorunları Dergisi, Şubat 2008, S. 233.
Köşşekoğlu, A. (2011). Vergi Usul Kanunu’nun 359/B Maddesinde Düzenlenen Vergi Kaçakçılığı Suçu, Adalet Dergisi, Ocak, 2011, S. 39.
Öz, E. ve Armağan, A. (2018). Yargı Organları Kararlarına Göre Vergi Kaçakçılığı Suçlarını Önlemede Adli Vergi Cezalarının Rolü, TAAD, 9(33), Ocak 2018, 1-38.
Şenyüz D. (2013). Vergi Ceza Hukuku-Vergi Kabahatleri ve Suçları, Ekin Yayınevi, Bursa.
Taştan, M. (2015). Vergi Kaçakçılığı Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara.
Tosuner, M. ve Arıkan, Z. (2007). Vergi Usul Hukuku, Kanyılmaz Matbaası, İzmir.
Yiğit, U. (2004). Vergi Kaçakçılığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı Vergi Suç ve Cezaları, Beta Basım, 2004.