Bu satırımızda son olarak yeniden yapılanmanın kritik başarı faktörleri üzerinde durmuştuk. Bu arada yeniden yapılanmanın son adımı olarak da sermaye aktarımı modeli kanunlaşarak gündeme geldi ve uygulama sürecine girdi. Bu konu kamuoyunda çok tartışıldı, galiba daha çok tartışılacak gibi. Bekli de bu satırdaki görüş ve önerilerimiz yeni tartışmaları da beraberinde getirecek. Yeniden yapılandırma üzerinde notları ortaya koyarken birkaç notla birlikte, ilgililere net bir öneriyi iletmek bu yazımızın esas konusunu oluşturacaktır.
Bankacılık sektörünün gerek kriz öncesi gerekse de kriz sonrası yapılandırma basamaklarında çok önemli vergisel düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin Bankaların ve İştiraklerinin devir ve birleşmelerini kolaylaştırmak yönünde bu işlemlere yönelik vergi teşvikleri getirilmiştir. Diğer bir örnek ise, bankalarda öz kaynak artışını özendirmek amacıyla, gayrimenkul ve iştirak hissesi satışında doğan kazançların satışının yapıldığı yılda sermayeye ilave edilen kısmının kurumlar vergisinden istisna edilmesi için gerekli olan satışa konu olan kıymetin asgari iki yıl süreyle elde tutulma şartının kaldırılmasına ve istisna edilen tutar üzerinden yapılan gelir vergisi stopaj kesintisinin düşürülmesine yönelik yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Fakat bu düzenlemeler eksik kalmıştır. Söz konusu istisna yalnızca ilgili bankanın aktifi ile ilgili olarak kalmış, özellikle grup şirketlerinin diğer işletmelerindeki yada banka ortaklarının şahsi mameleklerinde varlıkların satışlarını kapsamamıştır. Bu haliyle vergi istisnasının kapsamı dar kalmış ve getirilen yasal düzenlemenin amacı yeterince etkili olmamıştır.
Bunun gibi mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki 4743 sayılı kanunla getirilen vergi istisnalarının kendilerinden beklenen amaçları sağlamakta zorlanacağını şimdiden söylemek mümkündür. Örneğin Kanunla getirilen yeni düzenlemeye öre kurulacak varlık yönetim şirketlerinin işleyişine yönelik vaaz edilen vergi istisnalarının eksik bırakıldığını ya da yeterli düzenlemeleri içermediğini rahatlıkla söylemek mümkündür.
Mali sektörün yeniden yapılandırma çalışmalarında ve vergilendirme ile ilgili yeni çalışmaların yapıldığı şu sıralarda, vergi sistemimizde basitleştirme ve adaletin sağlanması gibi vergi politikaları bağlamında, Banka Sigorta Muameleleri Vergisi’nin mali sektör ve vergi mevzuatımızdan tamamen kaldırılarak Katma Değer Vergisi sistemine geçilmesidir. Sektörde, KDV’sine geçilmesi, çoğu işlemler üzerinden vergi yüklerinin kaldırılmasını, mahsup sisteminin kolaylaştırılmasını ve vergilendirme işlemlerinde basitlik ve pratikliğin sağlanmasını beraberinde getirecektir. Önerimiz, bu hususun, yeni vergi düzenlemeleri içerisine alınmasıdır.
Üzerinde asıl durmak istediğimiz en önemli konuyu ise şöyle ortaya koyabiliriz: Mali Sektöre olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Kanunu ile birlikte getirilen bazı kriterleri taşıyan bankalara ilişkin sermaye desteği kararı ile birlikte yeniden yapılandırmada sermaye aktarım modeli ortaya konulmuştur. Çeşitli yönleriyle tartışılan ve eleştirilen bu modelde en önemli eleştirilerden birisi de, ki çoğu sektör temsilcileri tarafından da gündeme getirildiği gibi, bankalar arasında sermaye aktarımının şimdiye kadar ki iyi çalışan ve yönetilen bazı bankalar aleyhine haksız rekabet yaratacağı konusudur.
Bu eleştiriye tamamen katılmaktayız. Ve haksız rekabetin bir nebzede olsun giderilebilmesi ve bankaların öz kaynaklarını artırmasını teşvik etmek amacıyla sermaye aktarımından yararlanmayacak bankalar için hemen bu dönemden de başlamak üzere üç yıl süre ile kurumlar vergisi istisnası tanımlamasının gerekli olduğunu düşünüyor ve öneriyoruz. Bu istisnanın kurum karının dağıtılmaması ve sermayeye eklenmesi şartlarını taşıyacağı da tabiidir.
Özetle bankacılık sektörünün yeniden yapılandırma çabalarının diğer basamakları hariç bu modeli tamamlaması gerekli vergi teşviklerinden bizce en önemlisi olması gereken iki önerimiz bulunmaktadır. İlk önerimiz, mali sektörde halihazırda vergi mevzuatımızda yer alan BSMV’ nin kaldırılarak KDV sistemine geçilmesi, ikinci önerimiz ise sermaye aktarımından yararlanmayacak bankalara yönelik üç yıl süre ile kurumlar vergisi istisnası getirilmesi. Bu önerilerimizi tartışmaya açıyoruz. Bundan sonraki yazılarımızda da konunun detaylarına ve yeniden yapılanmanın değişik yönlerine değinmeye gayret göstereceğiz.
Finans Dünyası Dergisi, Sayı;148 Sh;65