Çünkü bu politika ve model seçenekleri henüz bilimsel temellere dayanmamakta yani belli bir literatürü bulunmamaktadır.
Bu tür modeller uluslar arası mali kurumların kriz eksenli çalışmalarına ve uygulamalarına ve /veya ülke deneyimlerinde krizden çıkış yönlü çabaların bu tür kuruluşlar çıkarılmış olan sonuç ve önerilere dayanmaktadır.
Bununla beraber bir çok gelişmiş ülke ve gelişmekte olan ekonomilerde bu örnek ve modeller kullanılmış ve kullanılagelmektedir. Çoğu ülkelerin sistemik krizlerin aşılması ve yeniden yapılandırma deneyimlerinde bu modellerin başarılarını izlemek mümkündür.
İşte içerisinde bulunduğumuz şu günlerde özellikle bankacılık sektörü eksenli yeniden yapılandırma modelleri temelde bu çerçevede ele alınmalıdır. Yani uluslar arası mali kurumların önerileri ve deneyimlerinden çıkarılan modeller üzerine kuruludur.
Bu bağlamda ülke ekonomilerindeki deneyimler göstermiştir ki, yeniden yapılandırma modellerinin bir çoğu o ülkenin mevcut vergi mevzuatları çerçevesinde vergi teşvikleri ile donatılmaktadır. Hatta bu çabalar “Vergilerin Nötr Olma İlkesi” gibi bir kavramı da ortaya çıkarmıştır. Şu günlerde bankacılık sektöründe uygulamak istediğimiz İstanbul Yaklaşımı, Varlık Yönetim Şirketleri, Sermaye aktarımı modeli de halihazırda ki Türk Vergi Sistemimiz içerisinde vergi teşvikleri ile desteklenmektedir. Nitekim bu teşviklerin yasal alt yapısı kanunlaşmıştır.
Geçen yazımızda bu türlü vergi teşviklerine kısaca değinerek bunların yanında yeni önerilerimize yer vermiş, mevcut ekonomik verilerin ışığında vergi sistemimizde daha başka ne tür teşvikler getirilebiliri aramıştık. Aslında bu tür arayışlardan önce ülke ekonomileri deneyimlerine bakmak teşviklerin neler olduğu ve nasıl uygulandığı konularında kısaca değinmekte yarar görmekteyiz.
Ülke ekonomileri deneyimlerinde vergi teşvikleri genellikle borçların çözümlenmesinde, banka devir, birleşme, satın almalarında ve aktif çözümlemelerinde yoğun olarak kullanılmıştır. Özellikle borçların yeniden çözümlenmeleri (temel referansı Londra Yaklaşımı olan modelde ) Vergilerin Nötr Olması ilkesi geliştirilmiştir. Kore ve Endonezya pratiklerinde de görüldüğü üzere bu ilke borçların yeniden yapılandırma sürecinde şirketlerin reorganizasyonunda potansiyel vergi yükü taşıyan şirketlerin bu süreci engellememesi amaçlı nötr vergi kavramı geliştirilmiştir. Bu kavramla birlikte reorganizasyona giren şirketler üzerinde sermaye kazançları vergiden muaf tutulmaktadır. Bu müessesenin doğru kullanımı içinde gerekli yasal altyapılar oluşturulmuştur.
Bazen de bu tür açık vergi teşvikleri yerine özel vergi indirimleri yoluna gidilmiştir.
Örneğin Tayland’da devlet aktif satışlarına ve finansal kurum kredi verenlerinin borç çözümlenmesine geçici vergi kolaylıkları sağlanmıştır.
Bunlar kredi verenler için giderleştirilmiş borçların vergiye tabi gelirden düşülmesi borçlu için kurumlar ve gelir vergilerinin kaldırılmasını veya ertelenmesini, borçludan kredi verenlere transfer edilen aktiflerin vergiden muaf tutulmasını, birikmiş fakat ödenmemiş faizlerin vergilerinin ortadan kaldırılmasını kapsamaktadır.
Vergi teşviklerinin yoğun olarak görüldüğü bir alanda birleşme devir ve satın almalarda görülmektedir. Örneğin Brezilya da birleşme ve devralmalar konusunda 1995 yılında başlayan PROER ( Ulusal Mali sistemin yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi için teşvik programı ) ile ilerleme kaydedilmiştir. PROER, bankacılık sektöründe birleşmelerin hızlı şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla vergi teşvikleri ve kredi imkanlarının sunulmasına ilişkin sistemleri kapsamaktadır. Bu program çerçevesinde yeni banka alacak bankaya piyasa faiz oranlarının altında kredi imkanı sağlamaktadır. Ayrıca bankayı satın alan bankaya, satın aldığı bankanın mali zararlarını vergilerin iptal edilmesi suretiyle kapatma imkanı tanınmaktadır. Sağlanan bu avantajdan ilk önce Unibanka ( Brezilyanın altıncı büyük bankası) Banco Nacional’ı ( Yedinci büyük banka ) alarak Latin Amerika’nın 8. büyük bankasını yaratmak amacıyla yararlanmıştır. Excell Bank bu programı donuk aktifleri devlet tarafından tasfiye edilen Banco Economico’nun sağlam bir bölümü almak için kullanılmıştır.
Ayrıca söz konusu program Bamerindus, Banco Mercantil de Recife, Banorte, Banco United ve Banco Martinelli tarafından uygulanmıştır.
Bu kısa örneklerden de izleneceği gibi, vergi teşvikleri yeniden yapılandırma sürecinde uygulanan modellerinin omurgasını teşkil etmektedir. Bu husus modellerin uygulanma süreçlerinde yapılanmanın vergi kapsamı dışında tutulması olarak algılanmamalı, teşvik unsuru olarak algılanmalıdır. Yasal mevzuat alt yapılarında da görüldüğü üzere, işlemler vergilendirme alanları dışına çıkarılmamakta, işlemlerin kolaylaştırılması, pratikleştirilmesi olası vergi yüklerinin ortadan kaldırılması amaçlı istisna ve muafiyetler konulmaktadır.
Nitekim mevcut mali yapılandırma kanunumuzdaki vergi istisna ve muafiyetleri de bu kapsamdadır. Son olarak denebilir ki vergi teşvikleri yeniden yapılandırma modellerinin işleyiş ve başarısı için en önemli kriterlerdir.
Finans Dünyası Dergisi, Sayı;149 Sh;75-76