GİRİŞ
Bir ülkenin vergi kapasitesinin tam anlamıyla kullanılması için pek çok engel bulunmaktadır. Ancak, en önemli engellerden biri devletin kontrolü dışında gerçekleşen faaliyetlerin yaygınlığıdır. Bu durum, vergi tahsilatında ciddi bir kayba neden olmaktadır. Elektronik devlet uygulamalarının yaygınlaşması, kayıt dışı ekonominin ve kayıtlı ekonomide kayıt dışına çıkarılan faaliyetlerin tespit edilmesi konusunda büyük bir artış sağlayacaktır. Bu da devletin vergi gelirlerinin artmasıyla birlikte birçok makroekonomik faktörde iyileşme sağlayacaktır. E-devlet uygulamaları, bilişim ve teknoloji imkanlarından yararlanarak vergi tahsilatını etkin bir şekilde gerçekleştirme ve mükelleflere daha hızlı, kolay ve daha az maliyetli kamu hizmetleri sunma imkânı sağlayacaktır. Vergi idaresi, gün geçtikçe daha fazla e-devlet uygulamasından yararlanma yoluna gitmektedir.
Bu çalışma, tebligat sistemi ve tebligat müessesesinin etkinliğini artırma konusunda bazı değerlendirmeler yapmayı amaçlamaktadır. Yeni sistem, tebligat işlemlerinin daha hızlı, daha güvenli ve daha verimli bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır. Bu da hem kamu hem de mükellef açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Elektronik tebligat sistemi ile birlikte, kâğıt ortamındaki işlemler yerini daha güvenli ve hızlı bir şekilde yapılabilen elektronik işlemlere bırakmıştır. Bu yeni sistem, vergi idaresi ve mükellefler arasındaki iletişimi daha da güçlendirmekte ve işlemlerin daha şeffaf bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır. Elektronik tebligat sistemi sayesinde vergi idaresi, vergi tahsilatını daha etkin bir şekilde gerçekleştirebilmekte ve mükelleflerin vergi ödeme süreçlerindeki yükünü hafifletmektedir.
1-VERGİNİN TEBLİĞİ
Vergilendirme süreci içinde, verginin tarh ve tahakkuk aşamasından sonra mükelleflere tebliği oldukça önemlidir. Tebliğ işlemi, tarh edilmiş olan verginin mükelleflere bildirilerek hukuki sonuç doğurmasını sağlamaktadır. Ayrıca, tebliğ aşaması ile birlikte mükelleflerin çeşitli başvuru haklarına ilişkin sürecin işlemesini temin etmektedir. Tebliğ işlemi, vergilendirme sürecindeki en kritik aşamalardan biridir. Verginin mükelleflere tebliği, hem mükelleflerin yasal haklarını koruma altına almakta hem de vergi idaresinin vergi tahsilatını daha etkin bir şekilde gerçekleştirmesine olanak tanımaktadır. Tarh edilen verginin tebliği, vergi borcunun ödenmesi konusunda mükellefleri uyarır ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktadır.
Verginin tebliği, vergilendirme sürecinin en önemli adımlarından biridir. Bu işlem, vergi borcunun tahsil edilmesi konusunda mükellefleri uyararak ödeme yapmalarını temin etmektedir. Ayrıca, tebliğ işlemi, mükelleflerin yasal haklarının korunmasına da yardımcı olur. Vergi idaresi, verginin tebliği işlemi ile birlikte mükelleflerin çeşitli başvuru haklarına ilişkin sürecin işlemesini temin etmekte ve vergi tahsilatını daha etkin bir şekilde gerçekleştirmektedir.
1.1. Tebliğin Tanımı ve Önemi
Genel olarak tebliğ, belirli bir konuda hüküm ifade eden bir yazının, önceden belirlenmiş usul ve şekillere göre ilgili kişi veya kuruluşa nakledilmesi anlamına gelir. Türk Dil Kurumu’na (2015) göre, tebliğ kelimesi “bildirme, bildiri ve haber verme” anlamına gelmektedir.
Vergi tebliği, vergi yükümlülerine resmi olarak vergi ile ilgili belgelerin bildirilmesi ve vergi hukukunun önemli bir konusudur. Vergi usul kanunları, vergi tebliği için farklı yöntemler belirlemiştir. Bu yöntemler arasında posta ile tebliğ, elektronik ortamda tebliğ, memur vasıtası ile tebliğ, dairede veya komisyonda tebliğ ve ilan yoluyla tebliğ yer almaktadır. Vergi yükümlülerinin tebligat işlemlerine özen göstermeleri ve kurallara uygun davranmaları önemlidir. Aksi takdirde, tebliğin hüküm ifade etmediği durumlarla karşılaşılabilir. Genel bir tanıma göre, vergi tebliği, mükelleflerin vergilendirme işlemleriyle ilgili tüm belgelerin ve yazışmaların belirli usul ve esaslara göre kendilerine iletilmesidir. Böylece, mükelleflerin vergilendirme işlemleri hakkında bilgilendirilmesi ve haklarının korunması sağlanmaktadır.
Bireylere bildirilmemiş herhangi bir işlem, tek başına hukuki bir sonuç doğuramaz. Bu nedenle, tebligat işlemi, hukuki sonuçların doğru bir şekilde ortaya çıkması için gereklidir. Yetkili makamların, hukuki işlemleri usulüne uygun bir şekilde belirli kişilere bildirmesi, etkilenen kişilerin haklarını korumak ve hukuki sonuçların doğru bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamak için önemlidir (Yargıtay Başkanlığı, HGK 23.11.2011 tarih 2011/11-554 esas ve 2011/684 sayılı kararı).
Tebliğ, hukukun her dalında büyük bir öneme sahip olan bir konudur. Yargı organları tarafından da sık sık ele alınan bu konu, yetkili makamlar tarafından belirli kişilere hukuki işlemlerin usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi anlamına gelmektedir. Bu işlem, etkilenen kişilerin hukuki haklarının korunması ve hukuki sonuçların doğru bir şekilde ortaya çıkması için büyük bir öneme sahiptir. Bireylere bildirilmemiş hiçbir işlem, tek başına hukuki bir sonuç doğuramaz. Bu nedenle, tebligat işlemi, hukuki sonuçların doğru bir şekilde ortaya çıkması için gereklidir. Yetkili makamların, hukuki işlemleri usulüne uygun bir şekilde belirli kişilere bildirmesi, etkilenen kişilerin haklarını korumak ve hukuki sonuçların doğru bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamak için önemli bir adımdır.
Vergi tebliği işlemleri, Vergi Usul Kanunu’nun özel hükümleri ile düzenlenmektedir. Bu hükümler, tebliğ işlemlerinin doğru ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Tebliğ işlemi, verginin tahakkuk aşamasına geçmesi için gereklidir ve vergilendirme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır (Şenyüz, 1997).
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun hükümleri, vergiye ilişkin tebliğ işlemlerinde değil, Vergi Usul Kanunu’nun hükümleri uygulanır. Vergi tebliği işlemleri, özel bir hukuki süreç gerektirdiğinden Vergi Usul Kanunu’nda detaylı şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, tebliğ işlemlerinin doğru bir şekilde yürütülmesini ve vergilendirme sürecinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır.
Vergi hukuku açısından, tebliğ işlemi önemli bir konudur ve iki açıdan değerlendirilir. İlk olarak, mükellef hakları bağlamında ele alındığında, vergilendirme işlemleriyle ilgili olarak mükelleflerin bilgilendirilmeleri gerekmektedir. İkinci olarak, tebliğ işlemi bir idari işlem olarak mükellefe bildirilmeli ve mükellefin onayına sunulmalıdır. Bu sayede vergilendirme işlemi, hukuki sonuçlar doğurmaya başlar ve tebligatı alan kişinin hukuki yollara başvurma hakkı doğmaktadır (Akdoğan, 2006: 65).
Tebliğ işlemi, vergi hukuku açısından son derece önemlidir. Mükellef haklarına saygı duyulması ve adil bir vergilendirme sürecinin sağlanması için tebliğ işlemi gereklidir. Tebliğ işlemiyle birlikte vergilendirme işlemi, hukuki sonuçlar doğurmaya başlamakta ve mükelleflerin haklarının korunması için gerekli adımlar atılmış olmaktadır (Dalkılıç, 2014).
Vergi hukuku açısından tebliğ işlemi, iki önemli açıdan ele alınmaktadır. İlk olarak, mükellef hakları bağlamında değerlendirildiğinde, vergilendirme işlemleriyle ilgili olarak mükelleflerin bilgilendirilmeleri gerekmektedir. İkinci olarak, tebliğ işlemi bir idari işlem olarak mükellefe bildirilmeli ve mükellefin onayına sunulmalıdır. Bu sayede vergilendirme işlemi, hukuki sonuçlar doğurmaya başlar ve mükelleflerin hakları korunmuş olacaktır. Tebliğ işlemi, vergi hukuku açısından oldukça önemlidir. Vergilendirme sürecinin adil bir şekilde yürütülmesi ve mükelleflerin haklarının korunması için tebliğ işlemi gereklidir. Tebliğ işlemiyle birlikte, vergilendirme işlemi hukuki sonuçlar doğurmaya başlar ve mükellefler, haklarını korumak için gerekli adımları atabilirler (Kırbaş, 2002: 22).
İdare tarafından yapılan her türlü idari işleme karşı açık olan yargısal denetim, belli bir süre içinde müracaat edilebilecek bir yoldur. Vergilendirme işlemleriyle ilgili tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 30 günlük dava açma hakkı başlamaktadır. Bu süre içinde mükellefler, yapılan vergilendirme işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, işlemin hukuka uygunluğunu sağlayabilirler. Tebliğ işlemi sayesinde, vergilendirme işlemleri yargısal denetime tabi tutulabilir ve hukuka uygunluğunun denetlenmesi mümkün hâle gelmektedir.
Yargısal denetim, idare tarafından yapılan her türlü işleme karşı açık olan bir yoldur. Vergilendirme işlemleriyle ilgili tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde dava açma hakkı başlamaktadır. Bu süre içinde mükellefler, yapılan vergilendirme işleminin hukuka aykırı olduğunu savunarak, işlemin hukuka uygunluğunu sağlamaktadırlar. Tebliğ işlemi, vergilendirme işlemlerinin yargısal denetime tabi tutulabilmesini sağlar ve hukuka uygunluğun denetlenebilmesini mümkün kılmaktadır. Tebliğ işlemi, vergi hukukunda önemli bir yere sahiptir. Yargısal denetim, idare tarafından yapılan her türlü işleme karşı açık olan bir yoldur ve vergilendirme işlemleriyle ilgili tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde dava açma hakkı başlar. Mükellefler, yapılan vergilendirme işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, işlemin hukuka uygunluğunu sağlayabilirler. Tebliğ işlemi sayesinde, vergilendirme işlemleri yargısal denetime tabi tutulabilir ve hukuka uygunluğu denetlenebilir (Arslan ve Biniş, 2016).
1.2. Tebliğin Kapsamında Yer Alan Belgeler
Vergilendirme işlemleriyle ilgili belge ve yazılar, genellikle mükellef, sorumlu veya ilgili kişilere tebliğ edilmesi gereken hukuki belgelerdir (VUK md.93). Bu kural, vergi hukukunun birinci derecede önemli meselelerinden biridir. Tahakkuk fişi, tebliğ kapsamında olmayan bir belgedir. Tahakkuk fişi beyannameyi getirene elden verilebileceği gibi, mükellefe posta yoluyla da gönderilebilir (VUK md.27). Vergi dairesi, tahakkuk fişinin tebliğini ispatlama yükümlülüğüne sahip değildir.
Tebliğ, vergilendirme sürecinde önemli bir yere sahip olan bir işlemdir. Vergilendirme işlemleriyle ilgili tüm belge ve yazılar, genellikle mükellefe, sorumluya veya ilgili kişilere tebliğ edilmesi gerekmektedir (VUK md.93). Ancak tahakkuk fişi, bu kuralın dışında kalan bir belgedir ve tebliğ kapsamına girmemektedir. Tahakkuk fişi, beyannameyi getiren kişiye elden verilebileceği gibi, mükellefe posta yoluyla da gönderilebilir (VUK md.27). Vergi dairesi, tahakkuk fişinin tebliğini ispatlamakla yükümlü değildir. Vergilendirme işlemleriyle ilgili belge ve yazılar, kural olarak mükellef, sorumlu veya ilgili kişilere tebliğ edilmesi gereken önemli belgelerdir (VUK md.93). Ancak tahakkuk fişi, tebliğ kapsamına girmeyen bir belgedir. Tahakkuk fişi, beyannameyi getiren kişiye elden verilebileceği gibi, mükellefe posta yoluyla da gönderilebilir (VUK md.27). Vergi dairesi, tahakkuk fişinin tebliğini ispatlamakla yükümlü değildir.
1.3. Tebliğin Kapsamındaki Belgeler
Vergilendirme sürecinde tebliğ edilmesi gereken belgelerin ne olduğu konusu Vergi Usul Kanunu’nda detaylı bir şekilde belirtilmemiştir. Fakat genel kabul gören görüş, vergi işlemleriyle ilgili olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için tüm işlemlerin ve kararların mükellefe tebliğ edilmesi gerektiği şeklindedir (Özbalcı, 2008: 144). Bu bağlamda, uygulamada tebliğ edilmesi gereken belgeler arasında şunlar yer almaktadır:
Vergi ve ceza ihbarnameleri,
Vergi inceleme tutanak ve raporları,
Düzeltme fişleri,
Yoklama fişleri,
Takdir komisyonu kararları,
İncelemeye yetkili kişiler tarafından yazılmış yazılar,
Vergi mahkemesi kararları
Ödeme emirleri ile uzlaşma gün ve yerinin tayiniyle ilgili yazılar.
1.4. Tebliğ Kapsamında Yer Alan Kişiler
Tebliğ işlemi yapılacak kişiler için çeşitli sınıflandırmalar yapılabilir. Bunlar arasında öne çıkanlar şunlardır:
Gerçek kişilere yönelik tebliğler: Vergilendirme işlemleriyle ilgili olarak gerçek kişilerin haklarında yapılan işlemler, vergi borçları, cezalar veya diğer vergiyle ilgili yazışmalar gibi konuları kapsar.
Tüzel kişilere yönelik tebliğler: Vergi idaresi tarafından yapılan işlemlerin tüzel kişilere tebliği de önemli bir konudur. Bu kapsamda şirketler, kooperatifler, vakıflar, dernekler ve diğer tüzel kişilikler hakkında yapılan vergi işlemlerinin tebliği söz konusudur.
Kamu kurum ve idarelerine yönelik tebliğler: Kamu idare ve müesseseleri hakkında yapılan vergi işlemleri, cezalar ve diğer vergiyle ilgili konuların tebliği de vergi hukuku açısından önem taşımaktadır.
Vasıtalı tebliğler: Tebliğ işleminde kullanılan araçlar da önemlidir. Bu bağlamda, posta yoluyla, kuryeyle veya elden tebliğ gibi farklı vasıtalı tebliğ yöntemleri kullanılabilir.
Yabancı ülkelerde bulunan kişilere yönelik tebliğler: Yabancı ülkelerde bulunan kişiler hakkında yapılan vergi işlemlerinin tebliği de özel bir önem taşımaktadır. Bu durumda, uluslararası hukuk ve diğer düzenlemeler dikkate alınarak tebliğ işlemleri gerçekleştirilmektedir.
Tebliğ yapılacak kişilerin gerçek veya tüzel kişi olmaları, tebliğ işleminin farklı bir şekilde ele alınmasını gerektirmektedir. Gelir vergisine tabi olan gerçek kişilere yapılan tebligatlar, Vergi Usul Kanunu’nun 93, 94 ve 95. maddelerinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Gerçek kişilere tebliğ, asıl olarak mükellefin kendisine yapılması gerekmekle birlikte, başka kişilere de tebliğ verilmesi mümkündür. Tebligat yapılacak kişinin velayet veya vesayet altında olması veya kendisine kayyım tayin edilmiş olması durumunda, tebligat işlemi veli, vasi ya da kayyıma yapılır (VUK md. 95). Kişi tarafından görevlendirilmiş bir vekil varsa, tebliğ işleminin on yapılması da mümkündür (VUK md. 94/1).
Tebliğ yapılacak kişilerin adreslerinde bulunamaması durumunda tebliğ işlemi vasıtalı tebliğ yoluyla gerçekleştirilebilir. Vasıtalı tebliğde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde veya işyerinde tebligat yapılacak kişinin bulunamaması durumunda tebligatın evrakın gönderildiği yerdeki posta kutusuna bırakılması veya posta idaresi tarafından tebliğin yapılacağı kişiye tebliğ kağıdı bırakılması şeklinde işlem yapılır (VUK md. 99-100). Ayrıca, vergi dairesi tebliğ işlemini elektronik ortamda da gerçekleştirebilir (VUK md. 107/a). Elektronik tebligatta, tebliğ edilecek belgenin elektronik imza ile imzalanması gerekmektedir. Elektronik tebligat ile tebligat yapılacak kişi, tebligatı elektronik posta veya SMS yoluyla alabilir (Karahasan, 2020: 477).
Tüzel kişilere yönelik tebliğlerde, vergi hukukunda tanımlanan tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet kavramlarına atıf yapılmaktadır. Genel olarak, tüzel kişilere yapılan tebliğler, başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yönelik yapılmaktadır. Birden fazla temsilci varsa, bunlardan birine tebliğ yapılması yeterli olacaktır. Dar mükellefiyete tabi tüzel kişilerle ilgili tebliğ işlemleri, bu tüzel kişilerin Türkiye’deki daimi temsilcilerine, daimi temsilcileri yoksa kazanç ve iradı sağlayan kişilere yapılabilir (KVK md.28). Cemaat ve topluluklara yönelik tebliğ işlemleri ise, bu toplulukları yöneten kişilere yapılır. Vergi tebliği işlemlerinde, ilgili kurallara uygun şekilde hareket etmek ve tebligatı kabul etmek önemlidir (VUK md.94/2).
Tüzel kişilere yapılacak tebliğler, başkan, müdür ya da kanuni temsilcilerine yapılması gerekmektedir. Eğer ilgili kişilerin sayısı birden fazla ise, bunlardan birine tebliğ yapmak yeterli olacaktır. Dar mükellefiyete tabi tüzel kişilerle ilgili tebligatlar ise, Türkiye’deki daimi temsilcilerine veya daimi temsilcileri yoksa kazanç ve iradı sağlayanlara yapılmaktadır. Cemaat ve topluluklarda ise tüzel kişiliği olmayan yapılar için tebliğ, bu yapıları yöneten kişilere yapılır. Tüzel kişilere yapılacak tebligatlar, vergi hukukundaki önemine binaen, VUK ve KVK gibi ilgili mevzuatlarda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Tebliğ işleminin yapılacağı kişiler çeşitli gruplara ayrılarak ele alınabilir. Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğlerde, ilgili idarelerin en üst amirlerine ya da onların yardımcılarına tebliğ yapılabilmektedir (VUK md.98). Bu amirlerin belirleyeceği memurlar da tebliği alabilirler. Vasıtalı tebliğler ise kara, deniz, hava ve jandarma eratı için, en yakın üst vasıta veya kıta komutanı aracılığıyla yapılır. Eğer tebligat evrakı ilgilisine hemen verilemezse, evrakta bu durumun belirtilmesi gerekir ve üst yetkili bu tebliğ işlemini tazminle mükellef olur. Yabancı ülkelerde bulunanlara yapılacak tebliğler ise o ülkenin yetkili makamı aracılığıyla yapılır. Türk vatandaşı olan kişilere tebliğ Türk siyasi memuru veya konsolosu vasıtasıyla yapılırken, yabancı ülkelerdeki resmi görevli Türk memurları aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı yoluyla tebliğ yapılır. Yabancı ülkelerdeki askeri personelin tebliği ise, bağlı oldukları komutanlar tarafından gerçekleştirilir (VUK md. 97).
1.5. Tebliğ Yöntemleri
Vergi Usul Kanunu’nda belgelerin tebliğ edilmesi için beş temel yöntem belirlenmiştir. Bunlar; posta yoluyla tebliğ, elektronik ortamda tebliğ, memur aracılığıyla tebliğ, dairede ya da komisyonda tebliğ ve son olarak ilan yoluyla tebliğ şeklindedir. Araştırmacı Gınalı (2011) tarafından yapılan çalışmada, kapıya asarak tebliğ yöntemi de bir başka tebliğ yöntemi olarak sınıflandırılmıştır. Bu yöntemler daha detaylı olarak aşağıda ele alınmaktadır.
1.5.1. Posta Yoluyla Tebliğ
Vergilendirme işlemlerinde posta yoluyla yapılan tebliğ esastır ve tebliğ edilecek belge veya yazı, özel bir zarf içinde posta idaresine verilir (VUK md.99). Ardından, muhatabın bilinen adresine taahhütlü olarak ilmühaberli bir şekilde gönderilir. Muhatabın bilinen adresi, çeşitli durumlarda ortaya çıkabilir. Vergi tebliği için dikkate alınan adresler çeşitli durumlara göre değişebilir. Bunlar, işe başlarken bildirilen adresler, işyeri açılışı sırasında bildirilen adresler, adres değişikliklerinde bildirilen adresler, işi bırakırken bildirilen adresler, vergi beyannamelerinde belirtilen adresler, yoklama fişinde tespit edilen adresler, vergi mahkemesinde sunulan dilekçe ve cevaplardaki adresler ve yetkili memurlar tarafından tutulan tutanaklarla tespit edilen adreslerdir. Bu durumlarda, ilgili kişinin imzası tutanakta yer almalıdır.
Posta yoluyla yapılan tebliğlerde posta tebliğ memuru, belirlenen adrese giderek tebliğ zarfını muhataba verir. Tebligat alındıktan sonra tebliği yapan memur ve muhatap tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza atılır. Ardından tebliğ ilmühaberi, ilgili idareye gönderilerek tebliğin gerçekleştirildiği bilgisi iletilir. Normal şartlarda tebliğ işlemi bu şekilde gerçekleştirilir. Ancak bazı durumlarda tebligat yapmak mümkün olmayabilir, kişi tebligattan kaçınabilir veya belgeyi imzalamayabilir. Bu durumlarda tebliğ evrakı önüne bırakılarak tebligat gerçekleştirilir. Tebliğ bu şekilde yapıldığında, durum taahhüt ilmühaberine yazılmalı, tarih ve imza konulmalı ve hazır bulunanlar tarafından imzalanmalıdır. Tebliğin bu şekilde yapılabilmesi için bir komşu, bir ihtiyar kurulu üyesi veya bir zabıta memuru gibi bir kişinin önünde gerçekleştirilmesi gereklidir (VUK md.102).
1.5.2. Elektronik Ortamda Tebliğ
Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin devlete yansıması, e-devlet uygulamalarının sayısının artmasına neden olmaktadır. Maliye Bakanlığı da mükellef odaklı yaklaşımın bir gereği olarak vergilendirme işlemlerinde bilgi teknolojilerini kullanmaktadır. Bu sayede hizmet kalitesinin artırılması, zaman ve maliyetlerin azaltılması hedeflenmektedir (Maliye Bakanlığı, 2015: 77). Bu bağlamda, elektronik tebliğ uygulaması da 2016 yılından itibaren e-devlet uygulamaları arasında yerini almıştır ve önemli bir hizmet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Vergilendirme işlemlerinin elektronik ortamda yürütülmesine yönelik yasal düzenleme, 6009 sayılı Kanun’un yedinci maddesi ile hayata geçirilmiştir. 213 sayılı VUK’un 107/a maddesi uyarınca, tebliğ yapılacak kişilere VUK’un 93. maddesinde belirtilen usullere tabi olmaksızın elektronik bir adrese elektronik ortamda tebliğ yapılabilir hükmü getirilmiştir. Bu hüküm ile tebligat işleminin elektronik ortamda yapılmasında herhangi bir kanuni engel bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir. Elektronik tebligat uygulaması, e-devlet uygulamalarının önemli bir parçası olarak hayata geçirilmiştir.
Maliye Bakanlığı, elektronik tebliğ uygulamasının geliştirilmesi için teknik altyapıyı hazırlama ve mevcut olanları kullanma görevini üstlenmiştir. Bu uygulamada kullanılacak elektronik adresleri zorunlu hale getirme yetkisi de Bakanlık tarafından kullanılmaktadır. Elektronik tebliğ ile ilgili usul ve esasları belirleme yetkisi de Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Bu yetki doğrultusunda, 456 numaralı VUK Genel Tebliği elektronik tebliğle ilgili düzenlemeler içermekte ve 2015/84 numaralı sirkülerde bu düzenlemeler açıklanmaktadır. Ayrıca, AATUHK’nın 77 ve 88. maddeleri de elektronik tebliğe ilişkin detaylı açıklamaları içermekte ve Maliye Bakanlığı’na usul ve esasları belirleme yetkisi vermektedir.
1.5.3. Memur Vasıtasıyla Tebliğ
Maliye Bakanlığı, tebliğ işlemlerini posta haricinde kendi memurları aracılığıyla da gerçekleştirmek için yetkilidir (VUK md.107). Bu yöntem için belirlenen tebliğ esasları posta tebliği için de geçerlidir. Ancak özellikle idarenin takdirine bağlı olarak acele durumlarda ve özel durumlarda bu yönteme başvurulmaktadır.
1.5.4. Komisyonda veya Dairede Tebliğ
Tebliğ yöntemleri arasında özel bir yere sahip olan tebliğ, idari tebligatın doğrudan ve etkili bir şekilde yapılmasını sağlar. Bu yöntemde, mükellef ya da ilgili kişi maliye dairesinde veya komisyonda bulunduğu sırada, tebliğ evrakı kendisine verilerek imza karşılığında tebliğ işlemi gerçekleştirilir (VUK md. 93). Ancak bu tebliğ yöntemi diğerlerinden farklıdır, çünkü tebligatın yapılabilmesi için tebligatı alan kişinin bunu kabul etmesi gerekmektedir. Bu yöntem genellikle önceden belirlenmiş toplantı, görüşme veya işlem sırasında kullanılmaktadır ve acele durumlarda da başvurulabilen bir yöntemdir. Bu yöntemle yapılan tebliğlerin, tebliğ evrakının teslim edildiği tarihten itibaren yapılmış sayıldığı unutulmamalıdır.
1.5.5. İlan Yoluyla Tebliğ
İlan yoluyla tebliğ, vergi tebliğinde nadiren kullanılan bir yöntemdir. VUK’nun 103. maddesi gereği, belirli durumlarda ilan yoluyla tebliğ yapılabilir. Bu durumlar; tebliği alacak kişinin adresinin hiç bilinmemesi, adresin yanlış veya değişmiş olması ve tebliğ evrakının geri gelmesi, posta yoluyla tebliğin mümkün olmaması, yabancı ülkelerdeki kişilere tebliğin yapılamaması veya adres değişikliği nedeniyle iki kez tebliğ yapılamamasıdır.
İlan yoluyla tebliğde, tebligat ilan edilen yerde en az 15 gün süreyle asılı kalır ve bu süre içinde tebliğin ilan edildiği yerde ikamet eden herkes tebliğin içeriğini öğrenme hakkına sahiptir. Ancak, tebliği alacak kişi, tebliğin ilan edildiği yerdeki adreste oturuyorsa, ilan yoluyla tebliğ yeterli olmayacak ve tebliğin posta yoluyla yapılması gerekecektir.
İlan yolu ile tebliğ, diğer tebliğ yöntemlerinden farklı olarak belirli şartların oluşması halinde uygulanabilen bir yöntemdir. Ancak, ilan yolu ile tebliğin hüküm ifade edebilmesi için öncelikle gerekli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar; Mükellefin adresinin tespit edilememesi, adresin hatalı ya da değiştirilmiş olması, posta ile iletişim kurmanın imkansız olması veya yabancı ülkede bulunan bireylere tebliğ gerçekleştirmenin mümkün olmaması durumlarıdır. Ancak, bu koşulların mevcut olmaksızın ilan yoluyla yapılan tebligatların herhangi bir yasal etkisi bulunmamaktadır. Bu sebeple, mükellefin adresinin yasada belirtilen yöntemle tespit edilmeden ilan yoluyla tebliğ gerçekleştirilmesi geçerli kabul edilemez. Danıştay tarafından alınan bir kararla da ifade edildiği üzere, bilinen adrese posta yoluyla tebliğ yöntemi kullanılmadığında ilanen tebliğ koşullarının sağlanamayacağı ve bu şekilde yapılan tebligatların geçerli sayılmayacağına dikkat çekilmiştir (Danıştay, 2015). İlan yoluyla tebliğin son çare olarak başvurulan bir yöntem olduğu unutulmamalıdır. Diğer tebliğ yöntemleri başarısız olduğunda veya uygulanamadığında, ilan yolu ile tebliğ uygulanabilir. Ancak, tebliğin hüküm ifade etmesi için öncelikle yasal şartların oluşması gerekmektedir.
VUK’nun 104. maddesi, ilan yolu ile tebliğin belirli kurallara bağlı olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini açıklar. Yabancı ülkelerde bulunan mükellefler için ilan yoluyla tebliğ yapılması durumunda, tebliğ belgesinin örnekleri ayrıca posta yoluyla gönderilir (VUK md.104/2). Ayrıca, ilanlarda, ilgili vergilerin belirtilmesi ve adları (veya tüzel kişiliklerde unvanları) yazılı muhataplara belli hususların ihtar edilmesi gereklidir (VUK md.105). İlan yoluyla yapılacak tebliğ, belirli hallerin varlığı halinde uygulanabilen bir yöntemdir ve bu haller, VUK’nun 103. maddesinde belirtilmiştir. Ancak, bu yöntemle yapılan tebliğlerin hukuki geçerliliği için belli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Danıştay 9. dairenin verdiği bir karara göre, ilan yoluyla tebliğ yapılacak kişinin adresi, kanunda belirtilen usulle belirlenmedikçe, ilan yoluyla yapılan tebligatın hüküm ifade etmeyeceği belirtilmektedir.
SONUÇ
Vergi tebliği, vergi yükümlülerine vergiyle ilgili belgelerin resmi bir şekilde iletilmesi ve vergi hukukunun temel bir konusudur. Vergi usul kanunları, vergi tebliği için çeşitli yöntemler belirlemiştir. Bu yöntemler arasında posta ile tebliğ, elektronik ortamda tebliğ, memur vasıtası ile tebliğ, dairede veya komisyonda tebliğ ve ilan yoluyla tebliğ yer almaktadır. Vergi tebliğinde belirtilen kurallara uyulması ve mükellefin tebligatı kabul etmesi önemlidir.
Teknolojideki gelişmeler ile birlikte e-devlet uygulamalarının yaygınlaşması ve Maliye Bakanlığı’nın bu alandaki çalışmaları, elektronik tebliğ yönteminin önemini artırmıştır. Elektronik tebliğ yöntemi, VUK’nun 107/a maddesi ile yasal dayanağını bulmuştur.
İlan yolu ile tebliğ ise özel durumlarda başvurulan bir yöntemdir ve belirli şartların oluşması gerekmektedir. Bu yöntemde ilgili vergi yükümlüsünün adresi bilinmemesi, adresin yanlış veya değişmiş olması, posta yolu ile tebliğin yapılamaması, yabancı memleketlerde bulunması veya adresten geçici olarak ayrılması gibi durumlar söz konusu olabilir.
Tebliğ işleminin usulüne uygun yapılması ve mükellefin tebligatı kabul etmesi, vergi hukukunun temel ilkelerindendir. Aksi takdirde, tebliğin hüküm ifade etmediği durumlarla karşılaşılabilir. Bu nedenle, vergi yükümlüleri tebligat işlemlerine özen göstermeli ve herhangi bir sorun yaşamamak adına kurallara uygun davranmalıdır.
KAYNAKÇA
Arslan, M. ve Biniş, M. (2016). Türk vergi sisteminde tebligat ve elektronik tebligat. Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 14(1), Ocak 2016, 300-317.
Akdoğan, A. (2006). Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi. Ankara: Gazi Kitapevi.
Dalkılıç, E. E. (2014). Elektronik Tebligatın İdari İşlemler Bakımından Değerlendirilmesi, Hacettepe HFD, 4(1): 107-124.
Şenyüz, D. (1997) Vergi Usul Hukukunda Tebligat. Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kırbaş, S. (2002). Vergi Hukuku. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Özbalcı, Y. (2008). Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Ankara: Oluş Yayıncılık.
Maliye Bakanlığı (2015). 2015 yılı Performans Programı, http://www.gib.gov.tr/fileadmin/ beyanname rehberi/ GIB_2015_Performans_Programi.pdf (Erişim tarihi: 29.04.2023).
Danıştay Başkanlığı (2015). UYAP-Bilgi Bankası”, Danıştay Kararları, http://emsal.danistay.uyap. gov.tr/VeriBankasi IstemciWeb/ (Erişim tarihi: 29.04.2023).