Hadi bir Ücretsiz Ön Görüşme yapıp işletmenize özel yol haritanızı çıkaralım.

VERGİLEMEDE SÜRELER

VERGİLEMEDE SÜRELER

GİRİŞ

Süre (Müddet), hukuk sistemlerinde olduğu gibi vergi hukukunda da önemli bir rol oynar. Vergi ödemeleri, beyannamelerin verilmesi, itirazların yapılması gibi çeşitli vergi işlemleri için belirli süreler belirlenmiştir. Bu süreler vergi kanunları ile belirlenir ve vergi hukukunun temel ilkesi olan “verginin kanuniliği” ilkesinden kaynaklanır.

Vergi hukukunda sürelerin önemi büyüktür çünkü bu sürelere uyulmazsa mükellefler çeşitli haklarını kaybedebilirler. Vergi kanunlarında belirtilen sürelere uyulmaması durumunda, mükellefler vergi cezalarıyla karşılaşabilirler veya vergi borçlarıyla ilgili avantajlardan yararlanamayabilirler. Bu nedenle vergi hukukunda süreler genellikle “hak düşürücü” niteliktedir, yani belirli bir süre içinde hakkın kullanılmaması, o hakkın kaybedilmesine yol açar (Gözübüyük, 2000: 18).

Vergi hukukunda sürelerin genel olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenlendiği bilinir. Bu kanun, vergi işlemleri için gerekli süreleri, beyannamelerin verilme tarihlerini, itiraz sürelerini ve diğer önemli zaman çerçevelerini belirler. Ayrıca, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 8. maddesi, başka bir hüküm bulunmadıkça Vergi Usul Kanunu hükümlerinin bu sürelerin hesaplanması ve tebliğlerin yapılması için geçerli olduğunu belirtir.

Bu nedenle vergi mükellefleri, vergi hukukundaki sürelere dikkat etmelidirler. Vergi borçlarını zamanında ödemek, beyannameleri zamanında vermek ve itiraz sürelerini kaçırmamak, vergi hukukundaki haklarını korumak için önemlidir. Ayrıca vergi hukukuyla ilgili herhangi bir işlem yapmadan önce vergi kanunlarına uygun olarak belirlenen süreleri ve prosedürleri dikkatlice incelemek önemlidir. Bu sayede mükellefler, vergi yükümlülüklerini yerine getirirken sorun yaşamamış olurlar.

Bu çalışma, vergi hukukundaki sürelerin önemini vurgulayarak vergi sisteminin sağlıklı işlemesi için neden kritik olduğunu anlatmayı amaçlamaktadır. Sürelere uyum, vergi hukukunun temel bir ilkesidir ve her iki taraf için de adil ve düzenli bir vergi ilişkisi kurmanın anahtarıdır. Bu çalışma, vergi hukukunda sürelerin amacını ve önemini açıklarken, vergi sisteminin daha sağlam ve etkili bir şekilde çalışmasına katkıda bulunmak hedeflenmektedir.

 

  1. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELERİN TASNİFİ

Vergi hukukunda süreler, çeşitli açılardan tasnif edilebilir ve bu tasnif, vergi hukukunun işleyişi ve hukuki sonuçları açısından önemlidir.

Hukuki Nitelikleri Açısından Tasnif aşağıdaki gibi yapılmıştır (Çağan, 1975: 29-30; (Öncel vd., 2022: 113-114; :

(i) Hak Düşürücü Süreler: Bu tür süreler, öngörülen süreye uyulmaması durumunda mükellefin bazı haklarını kaybetmesine yol açar. Örneğin, vergi borçlarını belirli bir süre içinde ödemeyen mükellefler cezai yaptırımlarla karşılaşabilirler.

(ii) Vergi Ödevlerine İlişkin Süreler: Vergi kanunları tarafından belirlenen özel görevlerin yerine getirilmesi için verilen süreleri ifade eder. Örneğin, vergi beyannamelerinin belirli bir tarihe kadar verilmesi gereken süreler vergi ödevlerine ilişkin sürelerdir.

(iii) Düzenleyici Süreler: Bu süreler, vergi işlemlerinin düzenlenmesi ve yönlendirilmesi amacıyla belirlenir. Örneğin, vergi inceleme ve tahsilat süreleri bu kategoriye girer.

(iv) Zaman Aşımı Süreleri: Zaman aşımı süreleri, belirli bir süre içinde vergi idaresinin mükelleflere karşı haklarını kullanmasını engeller. Belirli bir süre içinde yapılmayan vergi incelemeleri veya tahsilat işlemleri zaman aşımı nedeniyle gerçekleştirilemeyebilir.

Süreyi Koyan Organ Açısından Tasnif şu şekilde yapılmaktadır:

(i) Yargısal Süreler: Vergi davaları veya itirazlar gibi yargısal süreçlerde kullanılan süreleri ifade eder. Yargısal süreler, dava açma süreleri, mahkemeye başvurma süreleri gibi unsurları içerir (Karakoç, 2000: 19);

(ii) İdari Süreler: Vergi idaresi tarafından verilen veya talep edilen süreleri ifade eder. Vergi beyannamelerinin verilme süreleri, itiraz süreleri, cevap verme süreleri gibi süreler idari süreçlere örnek olarak verilebilir;

(iii) Diğer Süreler: Vergi hukukunda bu iki ana kategoriye girmeyen diğer süreleri ifade eder. Örneğin, vergi danışmanlığı için başvuru süreleri veya vergi iadesi talep etme süreleri gibi özel süreçlere ait süreler bu kategoriye dahil olabilir.

Vergi hukukunda sürelerin bu şekilde tasnif edilmesi, mükelleflerin haklarını korumak ve yükümlülüklerini yerine getirmek için önemlidir. Her bir süre türü, farklı hukuki sonuçlar doğurabilir ve bu nedenle dikkatle takip edilmelidir. Ayrıca, vergi mükellefleri ve vergi danışmanları, vergi kanunlarına uygun olarak belirlenen süreleri ve süreçleri bilmeli ve takip etmelidirler (Bilici, 2023: 79)

1.1. Yargısal Süreler

Vergi hukukunda yargısal süreler, vergi idareleri ile mükellefler arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde büyük bir öneme sahiptir.

1.1.1. Vergi Mahkemesinde Dava Açma Süresi:

Vergi hukukunda yargısal sürelerin başında vergi mahkemelerinde dava açma süresi gelir. Bu süre, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 7. maddesinde düzenlenmiştir. Kanuna göre, vergi mahkemelerinde dava açma süresi, özel kanunlarda ayrı bir süre belirtilmediği durumlarda otuz gündür (Çağan, 1975: 25).

Bu süre, çeşitli vergi uyuşmazlıklarının çözümünde önemlidir. Özellikle vergi tahakkukları, tahsilatlar, tebliğler, tesciller gibi vergi işlemleri sonrası vergi mükellefleri tarafından itiraz edilmesi gereken durumlarda, bu otuz günlük süre içinde dava açılması gerekmektedir. Aksi takdirde, vergi mükellefi, itiraz hakkını kaybedebilir.

Başlangıç Tarihi konusunda süreler, olayın gerçekleştiği tarihten başlayarak hesaplanır. Örneğin, bir vergi borcuna itiraz etmek isteyen bir mükellef için süre, vergi borcunun tahsilatına başlandığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Ayrıca, tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğ tarihinden başlar. İstisnai olarak, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapıldığı tarihten itibaren başlar. Tescile bağlı vergilerde ise tescilin yapıldığı tarihten itibaren başlar.

Vergi mükellefleri için bu süreler oldukça kısa olduğu için, vergi danışmanları veya avukatlar, süreleri dikkatle takip etmelidir. Aksi takdirde, vergi mükellefi itiraz hakkını kaybedebilir ve vergi idaresi tarafından alınan kararlar kesinleşebilir. Bu nedenle vergi hukukunda sürelerin dikkatlice izlenmesi ve gerektiğinde profesyonel yardım alınması önemlidir.

1.1.2. Bölge İdare Mahkemesinde İtiraz ya da Danıştay’da Temyiz Süresi

Vergi hukukunda yargısal süreler, vergi idarelerinin verdiği kararlara karşı itiraz veya temyiz hakkını kullanma açısından da büyük bir öneme sahiptir.

1.1.2.1. Bölge İdare Mahkemesine İtiraz Süresi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 45. maddesine göre, idare ve vergi mahkemelerinin verdikleri nihai kararlara karşı itiraz süresi, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gündür. Bu süre, vatandaşların idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı itiraz hakkını kullanmalarını sağlar. İtirazın şekil ve usullere uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Bölge idare mahkemesinin verdiği kararlar kesin kararlar olarak kabul edilir ve temyiz yoluna başvurulamaz. Bu nedenle, bölge idare mahkemesinin kararlarına karşı itiraz süresini takip etmek ve itirazı doğru şekilde yapmak önemlidir.

1.1.2.2. Danıştay’da Temyiz Süresi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 46. maddesine göre, Danıştay Dava Daireleri ile İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunlarda ayrı bir süre belirtilmediği durumlarda, Danıştay Dava Daireleri ile İdare ve Vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir (İYUK, 1982: madde 49)

Danıştay’da temyiz, İdare ve Vergi Mahkemelerinin kararlarına karşı daha üst bir yargı merciine başvurma hakkını sağlar. Bu süre içinde temyiz başvurusu yapılması, kararın daha üst bir yargı mercii tarafından değerlendirilmesini mümkün kılar.

Vergi mükellefleri ve avukatları, bu süreleri dikkatle takip etmelidirler. İtiraz veya temyiz sürelerini kaçırmak, kararların kesinleşmesine neden olabilir ve mükelleflerin haklarını koruma fırsatını kaybetmelerine yol açabilir. Bu nedenle vergi hukukunda yargısal sürelerin gerektiği gibi takip edilmesi büyük bir önem taşır.

1.1.3. Yürütmenin Durdurulmasını İsteme Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27. maddesi, idari işlemlerin uygulanması sırasında telafisi güç veya imkânsız zararların oluşması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu durumlarda yürütmenin durdurulması kararını verme yetkisini düzenler. İşte bu maddeye göre verilen yürütmenin durdurulması kararı hakkında bilinmesi gerekenler:

  • Yürütmenin Durdurulması Kararının Koşulları: Yürütmenin durdurulması kararı, iki temel şartın bir arada gerçekleşmesi gerektiği durumlarda verilir. Birincisi, idari işlemin açıkça hukuka aykırı olmasıdır. İkincisi ise, bu hukuka aykırı işlemin uygulanması sonucu telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasıdır. Bu iki şartın bir arada varlığı, yürütmenin durdurulması için gereklidir.
  • Kararı Verme Yetkisi: Yürütmenin durdurulması kararını verme yetkisi, Danıştay, İdari Mahkemeler, ve Bölge İdare Mahkemelerine aittir. Bu merciler, yürütmenin durdurulması istemleri hakkında gerekçe göstererek karar verebilirler.
  • İtiraz Hakkı: Yürütmenin durdurulması kararları kesindir, yani temyize konu edilemezler. Ancak, bu kararlara itiraz hakkı tanınmıştır. İtiraz edilen kararlar, dosyanın kendilerine geldiği tarihten itibaren 7 gün içinde incelenir ve karar verilir. İtiraz, bir defaya mahsus olmak üzere yapılabilecek bir işlemdir.
  • Dosyanın Öncelikli İncelenmesi: Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır. Bu, yargılama sürecinin hızlandırılması amacını taşır.

Bu hükümler, idari işlemlere karşı yargısal müdahaleyi ve yürütmenin durdurulması kararlarını düzenler. Bu kararlar, idari işlemin uygulanması sırasında telafisi güç veya imkânsız zararların önlenmesi veya mülkiyet hakkının korunması gibi durumlarda kullanılır ve idari işlem açıkça hukuka aykırı olduğunda geçerli olabilir.

1.1.4. Karar Düzeltme (Tashihi) Karar Süresi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 54. maddesi, Danıştay Dava Daireleri, İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları ve Bölge İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararların belirli koşullar altında düzeltilmesi için izin veren bir hükümdür. İşte bu maddeye göre verilen karar düzeltme hakkı hakkında bilinmesi gerekenler:

  • Karar Düzeltme Şartları: Karar düzeltme istemleri, aşağıdaki şartların bir arada gerçekleştiği durumlarda yapılabilir:
  1. a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması.
  2. b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması.
  3. c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması.
  4. d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması.
  • Karar Düzeltme Süresi: Taraflar, karar düzeltme istemlerini, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içinde yapabilirler. Bu süre, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
  • İtiraz ve Karar Verme: İtiraz edilen kararlar, karar düzeltme başvurusunu incelemekle yükümlüdür. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
  • Dosyanın Öncelikli İncelenmesi: Karar düzeltme başvuruları öncelikli olarak incelenir ve karara bağlanır. Bu, yargılama sürecinin hızlandırılması amacını taşır.

1.1.5. Yargılamanın Yenilenmesi Süresi:

Yargılamanın yenilenmesi, olağanüstü bir kanun yolu olarak kabul edilir ve belirli koşullara bağlıdır. İşte yargılamanın yenilenmesi hakkına ilişkin bilgiler:

Yargılamanın yenilenmesi istekleri, aşağıdaki koşullardan birinin varlığında yapılabilir:

  • Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebep nedeniyle elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
  • Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar edilmiş olması ve başvuru sahibinin kararın verildiği tarihte bu durumdan haberi olmaması.
  • Karara esas olarak alınan bir ilâm hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması.
  • Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi.
  • Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması.

Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış olması.

  • Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması.
  • Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilâmın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.
  • Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme veya eki protokollerin ihlali sonucu verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla tespit edilmesi.

Yargılamanın yenilenmesi istemleri, farklı şartlar için farklı sürelerde yapılabilir. Örneğin, (h) bendi için 10 yıl, (ı) bendi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl ve diğer sebepler için 60 gün süresi vardır. Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.

1.1.6. Ödeme Emrine Karşı Açılan Davalarda Süre

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun m. 58.uyarınca göre ödeme emrine mukabil olarak açılmış olan davalar en geç 7 günlük süre içinde Vergi Mahkemesi tarafından karara bağlanır. Bu tipteki süreye, uyarıcı (düzenleyici) süre adı verilmektedir. (Öncel, Çağan ve Kumrulu, 2022: 114).

1.2. İdari Süreler

Vergi kanunlarında düzenlenen idari süreler, vergi işlemlerini düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nda belirtilmiştir. Bu idari süreler, vergi idarelerinin mükelleflerden gerekli bilgi ve belgeleri alması, eksik bilgi veya belge veren mükelleflere düzeltilme süresi verilmesi gibi durumları kapsar. İşte bazı önemli idari süreler:

1.2.1. VUK md.30/3 Hükmü:

Bu madde hükmüne göre, bir mükellef beyannamesinde vergi matrahına ilişkin bilgileri eksik veya hatalı bir şekilde göstermişse, vergi idaresi tarafından kendisine en az 15 gün süre verilir. Bu süre içinde mükellef eksik veya hatalı bilgileri tamamlamak veya düzeltmekle yükümlüdür. Bu düzeltmeleri yapmadığı takdirde vergi idaresi tarafından ilgili işlem gerçekleştirilir.

1.2.2. VUK md.139 Hükmü:

Vergi incelemesi sırasında vergi idaresi, mükelleften defter ve belgelerini getirmesini isteyebilir. Mükellef, haklı bir mazeret öne sürdüğünde, vergi idaresi tarafından “uygun bir süre” verilir. Bu süre içinde mükellef, talep edilen defter ve belgeleri vergi idaresine sunmalıdır. Vergi idaresi bu süreyi mükellefin talebi doğrultusunda uzatabilir.

1.2.3. VUK m. 148 Hükmü:

Bilgi verme yükümlülüğü çerçevesinde, vergi idaresi mükelleften veya mükellefle ilişkide bulunan diğer kişilerden yazılı veya sözlü bilgi isteyebilir. Sözlü olarak istenen bilgileri vermeyen kişilere, durum yazılı olarak bildirilir ve kendilerine “uygun bir süre” verilir. Bu süre içinde istenilen bilgilerin sağlanması beklenir.

Bu idari sürelerde “uygun bir süre,” Vergi Usul Kanunu’nun 14/2. maddesi gereğince en az 15 gün olacaktır. Bu süre, mükellefin veya bilgi talep edilen kişinin durumuna göre vergi idaresi tarafından belirlenir. Bu süreler, vergi işlemlerinin düzenli ve adil bir şekilde yürütülmesi için önemlidir ve mükelleflere gerekli düzeltme veya bilgi sağlama fırsatı tanır (Bilici, 2023: 79))

1.3. Diğer Süreler:

Vergi kanunlarında, yargısal ve idari sürelerin dışında vergi mükelleflerinin işlemlerini ve bildirimlerini yapmaları için belirlenmiş çeşitli süreler bulunmaktadır. Bu süreler, vergi mükelleflerinin işe başlama, iş değişikliği, işi bırakma, beyanname verme ve ödeme gibi çeşitli vergi işlemlerini zamanında gerçekleştirmelerini sağlamak amacıyla belirlenir.

1.3.1. İşe Başlama Süresi:

Vergi mükellefiyeti gerektiren bir işe başlandığında, vergi kanunlarına göre belirli bir süre içinde bu başlama işlemi bildirilmesi gerekmektedir. Özellikle gerçek kişiler için işe başlama bildirimleri işe başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde yapılmalıdır. Şirketlerin kuruluş aşamasında işe başlama bildirimleri de aynı süre içinde yapılır. Bu bildirimler, ticaret sicili memurluklarına veya vergi dairesine yapılır (VUK, m. 153).

1.3.2. İş Değişikliği ve İşi Bırakma Bildirim Süreleri:

Vergi mükellefleri, iş değişikliği veya işi bırakma gibi durumlarını vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler. Bu bildirimler, bildirilecek olayın meydana geldiği tarihten itibaren 1 ay içinde yapılmalıdır. Bina ve arazi değişiklikleri gibi özel durumlarda bildirim süresi 2 aydır (VUK, m. 153, 157, 158, 160, 168).

1.3.3. Beyanname Verme ve Ödeme Süreleri:

Türk Vergi Sistemi, genel olarak beyan esasını kabul eder. Yani vergi mükellefleri vergi beyannamelerini belirli bir süre içinde vermeli ve vergilerini ödemelidirler. Özellikle Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Geçici Vergi, Katma Değer Vergisi, Emlak Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi gibi vergilerde beyanname verme ve ödeme süreleri kendi özel kanunlarında belirtilmiştir (Ayhan, 1999: 20).

Örnek olarak, Gelir Vergisi beyannamesi verme süresi, bir önceki yılın vergisi izleyen yılın Mart ayının başından 25. günü akşamına kadardır. Ödeme ise Mart ve Temmuz ayının sonuna kadar iki eşit taksitte yapılır.

Kurumlar Vergisi beyanname verme ve ödeme süreleri ise Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre belirlenmiştir. Beyanname verme süresi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın 1. gününden 25. günü akşamına kadardır. Ödeme ise beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar yapılmalıdır.

Bu süreler, vergi mükelleflerine vergi beyannamelerini zamanında verme ve vergilerini ödeme fırsatı tanır ve vergi işlemlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesine yardımcı olur (Ayhan, 1999: 20).

 

  1. SÜRELERİN HESAPLANMASI

Vergi hukukunda sürelerin hesaplanması önemlidir ve bu hesaplama, Vergi Usul Kanunu ve İdari Yargılama Usul Kanunu gibi ilgili kanunlarda belirtilen kurallara göre yapılır. Sürelerin doğru bir şekilde hesaplanması, vergi mükellefleri ve ilgili kurumlar arasındaki işlemlerin düzenli ve zamanında yapılmasını sağlar. İşte vergi hukukunda sürelerin nasıl hesaplandığına dair temel kurallar:

  • Süre Gün Olarak Belirlenmişse: Süre gün olarak belirtilmişse, başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter. Örneğin, bir beyannameyi 15 gün içinde vermeniz gerekiyorsa, bu süre hesaplamada başlangıç gününü dikkate almadan son günün tatil saatinde sona erer.
  • Süre Hafta veya Ay Olarak Belirlenmişse: Süre hafta veya ay olarak belirtilmişse, başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Eğer başladığı ayın son gününe tekabül eden bir gün yoksa, süre o ayın son gününün tatil saatinde sona erer.
  • Sonu Belli Bir Gün ile Tayin Edilen Sürelerde: Sürenin sonu belli bir gün ile tayin edilmişse, bu süre o günün tatil saatinde sona erer.
  • Resmi Tatil Günleri: Resmi tatil günleri süreye dahildir. Ancak, sürenin son günü resmi tatil gününe rastlarsa, süre tatili takip eden ilk iş gününün tatil saatinde sona erer.

Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’na göre süreler ile ilgili genel esaslar da bulunur. Bu kanuna göre süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. Tatil günleri de sürelere dahildir ve sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatili takip eden çalışma gününün bitimine kadar uzar.

Mali tatil uygulaması da vergi hukukunda sürelerin hesaplanmasını etkiler. Mali tatil döneminde, Vergi Usul Kanunu’na göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri işlemez. Mali tatil süresince işlemeyen süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzar (VUK, m. 18).

Bu kuralların doğru bir şekilde uygulanması, vergi mükellefleri ve vergi idaresi arasındaki sürelerin düzenli ve zamanında takip edilmesini sağlar ve vergi hukukunun işleyişini etkiler.

 

  1. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELERİN UZAMASINI GEREKTİREN HALLER

Vergi hukukunda sürelerin uzaması veya ertelenmesi, belirli koşullar altında mümkün olabilir. Bu koşullardan ikisi mücbir sebep ve zor durum halidir (Bilici, 2012: 82).:

  1. a) Mücbir Sebepler: Mücbir sebepler, kişilerin önceden öngöremeyeceği ve kontrol edemeyeceği olayları ifade eder. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesini engelleyen bu tür olaylar nedeniyle süreler uzatılabilir. Örnek olarak, ağır bir kaza, ciddi bir hastalık, yangın, yer sarsıntısı veya su baskını gibi afetler, vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak mücbir sebep durumlarına örnek verilebilir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda bu tür mücbir sebep halleri tanımlanmıştır. Bu durumda, mücbir sebep hallerinin meydana geldiği kanıtlandığında, sürelerin işlemesi durur ve mücbir sebep ortadan kalktıktan sonra süreler kaldığı yerden işlemeye devam eder.

  1. b) Zor Durum Hali: Zor durumda bulunan mükellefler, vergi ödevlerini kanuni süre içinde yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarsa, Maliye Bakanlığı tarafından belirli koşullarda ek süre talep edebilirler. Bu ek süre, kanuni sürenin bir katını, ancak kanuni sürenin bir aydan az olması durumunda 1 ayı geçmemek üzere verilir.

Zor durum hali mühleti talep edebilmek için: (i) Mühlet talebinin, sürenin bitiminden önce yazılı olarak yapılması gereklidir; (ii) Mazeretin, süre verecek makam tarafından kabul edilmesi gerekir; (iii) Mühletin verilmesi halinde, verginin alınması tehlikede olmamalıdır.

Ayrıca, Maliye Bakanlığı, bu mühlet yetkisini belirli koşullar altında yerel makamlara veya bölge, il, ilçe veya sektör bazında kullanabilir.

Bu koşullar altında sürelerin uzatılması veya ertelenmesi, vergi mükelleflerine özel koşullar altında daha fazla zaman tanımak için kullanılan bir uygulamadır ve belirli kurallara tabidir.

  1. c) Ölüm Halinde Sürelerin Uzaması: Vergi hukukunda ölüm durumu, sürelerin uzamasına neden olabilen önemli bir durumdur. Bu durum, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 16. maddesi tarafından düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, vergi kanunlarında ayrı bir hüküm bulunmadığı durumlarda, ölüm nedeniyle mirasçılara geçen vergi ödevleri için bildirme ve beyanname verme sürelerine 3 ay eklenir. Bu hüküm, ölüm durumunda sürelerin uzatılması gerektiği durumları düzenlemektedir. Özellikle, ölümün ardından vergi ödevlerini yerine getiren mirasçıların, vergi bildirimlerini ve beyannamelerini tamamlamaları için ek bir süre tanır. Vergi kanunlarında ayrı bir hüküm bulunmadığında, bu 3 aylık süre uygulanır. Örneğin, bir kişinin ölümünün ardından ticari faaliyetleri nedeniyle ödemesi gereken bir KDV beyannamesi varsa ve bu beyanname normalde Mayıs ayının 24. günü akşamına kadar verilmesi gerekiyorsa, Vergi Usul Kanunu’nun 16. maddesi gereği eklenen 3 aylık süre ile beyanname 24 Temmuz’a kadar verilebilir (Öncel vd., 2022: 121).

Ancak, bu süre uzatılması veya ertelenmesi gereken durumlar için genel bir kuraldır ve özel kanunlarda ayrı süreler öngörüldüğünde bu özel kanun hükümleri uygulanır. Örneğin, Gelir Vergisi Kanunu ölüm durumu için özel bir süre belirlemiştir. Buna göre, mükellefin ölümü halinde mirasçılar, ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde Gelir Vergisi beyannamesini vermek zorundadır.

Dolayısıyla, ölüm hali sürelerin uzamasına ve özel bir düzenlemeye tabi olabilir, bu nedenle belirli bir ölüm durumunda hangi sürelerin geçerli olduğunu belirlemek için ilgili vergi kanunlarına başvurmak önemlidir.

SONUÇ

Vergi hukukunda süreler, vergi mükellefleri ve vergi alacaklıları arasındaki ilişkilerin düzenlendiği önemli zaman dilimleridir. Bu süreler, vergi mükelleflerinin haklarını ve yükümlülüklerini etkileyen, vergi alacaklılarının yetki ve yetkilerini belirleyen temel kurallardır. Vergi hukukunun karmaşıklığı içinde, bu sürelerin bilinmesi ve takip edilmesi son derece kritiktir. Çünkü sürelere uyulmaması, mükelleflerin haklarının kaybedilmesine, vergi alacaklarının tahsil edilememesine ve hatta cezai yaptırımlarla karşılaşılmasına neden olabilir.

Vergi mükellefleri için beyanname verme süreleri, ödeme süreleri ve diğer yükümlülükler, vergi alacaklılarının ise denetim yapma, tahsilat yapma ve yaptırım uygulama yetkileri sürelere dayanmaktadır. Sürelere uygun davranmak, vergi hukukunun temel bir ilkesidir ve bu ilkeye riayet etmek, mükellefler ile vergi alacaklıları arasındaki dengenin sağlanmasına katkı sağlar.

Sonuç olarak, vergi hukukunda yer alan süreler, vergi sisteminin düzenli işlemesi için büyük bir öneme sahiptir. Mükellefler için haklarını koruma, vergi alacaklıları için tahsilatlarını etkin bir şekilde gerçekleştirme imkanı sunar. Bu nedenle, vergi hukukundaki süreleri iyi anlamak, takip etmek ve gerektiğinde uzatma veya mühlet talep etmek, vergi ilişkilerinin adil ve düzenli bir şekilde yürütülmesine katkı sağlar. Unutulmamalıdır ki, sürelere uyum, vergi hukukunun temel bir ilkesidir ve bu ilkeye riayet etmek, herkesin yararına olacaktır.

 

KAYNAKÇA

Ayhan, S. (1999), Yargısal Kararlar Işığında Vergi Hukukunda Süreler, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Bilici, N. (2012). Vergi Hukuku Genel Hükümler Türk Vergi Sistemi, Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Bilici, N. (2023). Vergi Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Çağan, N. (1975).:Vergi Hukukunda Süreler, Ankara: AÜHF Yayınları. .

Gözübüyük, Ş. (1969). İdari Yargıda Dava Açma Süresi. Amme İdaresi Dergisi, 2 (4).

Karakoç, Y. (2000). Vergi Yargılaması Hukukunda Süreler, Ankara: Yetkin Basımevi.

Öncel, M., Çağan, N. ve Kumrulu, A. (2022). Vergi Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi.

Sıradaki Makaleler

“Biz Vergiyi Size Sevdiremeyiz Ama Onu Size Kolaylaştırabiliriz” Hollanda Gelir İdaresi   GİRİŞ Vergi ödemek, temel bir vatandaşlık görevidir. Vergi uyumu, vergi kadar eski bir...
Giriş Vergi sisteminde mükelleflerin yükümlülükleri, Vergi Usul Kanunu kapsamında düzenli bir şekilde tanımlanmıştır. Bu kapsamda, mükellefler, işe başlama, iş veya ikametgah adresindeki değişiklikler ve işi...