Hadi bir Ücretsiz Ön Görüşme yapıp işletmenize özel yol haritanızı çıkaralım.

VERGİDE DEĞERLEME VE ESASLARI

VERGİDE DEĞERLEME VE ESASLARI

 

GİRİŞ

Vergi düzenlemeleri, bir ülkenin ekonomik ve sosyal dağılımını sağlayan temel bir yapı taşıdır. Vergi, kamu verilerinin kaynağından ve işlemlerinden önemli bir gelire bağlıdır. Vergi sisteminin temel amacı, kamu harcamalarını karşılama ve adaleti sağlamak için herkesin mali gücüne göre vergi ödemesini gerektirmektedir. Anayasa hükümlerinin, vergi ödemesinin geçerli olduğu ve bir taahhüt olduğunu ve bu yükümlülüğün adaletli bir şekilde yerine getirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Küçük, 2022).

Vergi matrahının doğru bir şekilde belirlenmesi, vergi sisteminin adil ve etkili bir şekilde çalışmasının sağlanması sağlanır. Bu matrahın belirleme süreci, vergi usul kanunları tarafından ürün yelpazesi ve verginin adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için önemlidir. Türk Vergi Sistemi’nde vergi matrahının belirlenmesinde, “değerleme” adı verilen hukuki bir müessese ile ele alınır.

Değerleme, vergiye tabi olan kıymetin doğru bir şekilde değerlendirilmesi anlamı gelir. Bu süreç, Vergi Usul Kanunu (VUK), Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Sermaye Piyasası Kanunu (SPK) gibi farklı yasal düzenlemelerde farklı kurallarla düzenlenmiştir. Özellikle Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’ndaki değerleme esasları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.

Bu yazının amacı, Türk Vergi Sistemi’nde vergi matrahının belirlenmesindeki temel yöntemler ve yöntemler ve özellikle Vergi Usul Kanunu’ndaki değerleme ile ilgili bilgilerin ayrıntılı bir şekilde ele alınması olacaktır. Bu sayede vergi sisteminin nasıl çalıştığını daha iyi anlayabilir ve vergi matrahının doğru bir şekilde erişiminin neden önemli olduğunu görebiliriz. Ayrıca Vergi Usul Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu arasındaki değerlerin esaslarının farklılıklarını da vurgulayarak, vergi matrahının anlaşılmasının karmaşıklığını anlamamıza yardımcı olacak bir giriş sunacağız.

  1. KAVRAM OLARAK DEĞERLEME

Türk Vergi Sistemi’nde matrahın belirlenmesinde değer esası önemli bir rol oynamaktadır. Vergi Usul Kanunu (VUK) madde 258’de değerleme işlemi şu şekilde düzenlenmektedir: Değerleme, vergi matrahlarının ayrıntılarıyla ilgili istatistik değerlerinin takdirleri ve ayrıntılarıdır. Bu süreç, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, damga vergisi, gelir vergisi gibi vergilerin uygulanmasında büyük bir öneme sahiptir. Değerleme esasları VUK’un 258-327. maddeleri arasında ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Bu değerleme esasları, vergi matrahlarının hesaplanmasında temel bir rol oynamaktadır ve iktisadi işletmelere ait çeşitli kıymetlerin değerlemesi için özel ölçütler içermektedir.

Değerleme, bir iktisadi kıymetin belirli bir anda ki para cinsinden değerini tespit etme işlemidir (Küçük, 2022). Genellikle, her iktisadi kıymet tek başına değerlendirilir, ancak benzer cinsten mallar veya düşük değerli müteferrik eşyalar gibi istisnai durumlarda toplu bir değerleme yapılabilir. VUK’un 260. maddesi, bu tür toplu değerlemelere izin verir.

Tespit ve takdir işlemleri, değerlemenin iki önemli aşamasını temsil eder. Mükellefler, VUK’da belirtilen değerleme ölçütlerini kullanarak tespit işlemini gerçekleştirirler. Ancak, mutat değerleme ölçütleri kullanılarak değerleme yapılamadığında, idare tarafından takdir işlemi gerçekleştirilir. Bu süreçler, vergi matrahının doğru ve adil bir şekilde belirlenmesini sağlamak için hayati öneme sahiptir.

Türk Vergi Sistemi’nde olduğu gibi Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) da değerleme kavramı bulunmaktadır. Ancak TTK ve VUK’daki değerleme anlayışları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. TTK, değerleme işlemiyle işletme ortaklarının ve üçüncü kişilerin çıkarlarını koruma amacını taşırken, VUK daha çok devletin çıkarlarını ön planda tutar. Bu farklı yaklaşımlar, değerleme işlemi sonucunda elde edilen verilere farklı anlamlar yüklenmesini gerektirir. TTK’da bulunan değerler, iktisadi kıymetlerin değerleri için bir “üst sınır” olarak kabul edilirken, VUK değerleri “alt sınır” niteliğindedir.

Bu farklı yaklaşımların, vergi matrahının belirlenmesi ve işletmelerin maliyetleri üzerinde önemli etkileri olabilir. Vergi matrahının doğru ve adil bir şekilde belirlenmesi, hem devletin gelirlerini koruma hem de işletmelerin rekabetçiliğini sürdürme açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle, değerleme işlemleri ve ilgili yasal düzenlemeler, Türk Vergi Sistemi’nin işleyişini büyük ölçüde etkiler (Küçük, 2018).

Türk Vergi Sistemi’nde değerleme işlemi, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve ilgili vergi kanunlarında belirtilen gün ve zaman dilimlerinde gerçekleştirilir. VUK’un 259. maddesi, değerleme işlemi sırasında iktisadi kıymetlerin, vergi kanunlarında belirtilen gün ve zamanlardaki değerlerinin esas alınacağını belirtir. Bu, değerlemenin hangi tarihe ve zaman dilimine dayandığını açıkça ifade eder. Ayrıca, VUK’un 260. maddesi, değerleme işleminin nasıl yapılacağını belirler. Değerleme esas olarak her bir iktisadi kıymetin tek başına değerlendirilmesini gerektirir. Ancak aynı cinsten olan mallar veya düşük değerli müteferrik eşyalar gibi istisnai durumlarda toplu bir değerleme yapılabilir.

Değerleme işlemi sırasında kullanılabilecek ölçüler VUK’un 261. maddesinde tanımlanmıştır. Bu ölçüler, iktisadi kıymetin türüne ve özelliklerine göre değişebilir. Değerleme ölçütleri şunlardır:

  1. Maliyet Bedeli: İktisadi kıymetin maliyetini yansıtan bir ölçüttür.
  2. Borsa Rayici: İktisadi kıymetin borsada işlem gördüğü rayiç fiyatıdır.
  3. Tasarruf Değeri: İktisadi kıymetin bir yatırım aracı olarak değerini ifade eder.
  4. Mukayyet Değer: İktisadi kıymetin özel bir satış şartıyla değerlendirildiği durumlarda kullanılır.
  5. İtibari Değer: İktisadi kıymetin nominal veya itibari değerini yansıtan bir ölçüttür.
  6. Vergi Değeri: Vergi matrahının hesaplanmasında kullanılan bir ölçüttür.
  7. Rayiç Bedel: İktisadi kıymetin piyasa değerini yansıtan bir ölçüttür.
  8. Emsal Bedeli ve Ücreti: İktisadi kıymetin benzerlerinin değeriyle karşılaştırıldığı bir ölçüttür.

Bu değerleme ölçütleri, iktisadi kıymetin niteliğine ve değerlemeye tabi olduğu vergi kanunlarına bağlı olarak seçilir ve kullanılır. Bu ölçütler, vergi matrahının doğru bir şekilde belirlenmesi için önemlidir ve vergi mükellefleri ve ilgili otoriteler arasında adil bir değerleme sürecini sağlar (Küçük, 2022)

  1. İKTİSADİ KIYMET DEĞERLERİ

İktisadi kıymet değerleri, vergi sistemlerinde vergi matrahının belirlenmesinde temel bir rol oynayan önemli bir kavramdır. Vergilendirilen iktisadi kıymetlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi, vergi tahsilatının adil ve etkili bir şekilde yapılmasını sağlar. Bu değerler, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve diğer ilgili vergi kanunlarına dayalı olarak hesaplanır.

VUK, iktisadi kıymetlerin değerlemesi için kullanılacak çeşitli ölçütleri tanımlar. Bu ölçütler, iktisadi kıymetin türüne ve özelliklerine bağlı olarak değişebilir. İktisadi kıymet değerleri arasında maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, vergi değeri, rayiç bedel, emsal bedeli ve ücreti gibi ölçütler bulunur. Bu değerler, vergi matrahının hesaplanmasında kullanılarak vergi mükelleflerinin ve devletin çıkarlarını korur. Ayrıca, iktisadi kıymet değerleri, vergi hukuku ve işletme hukuku arasındaki farklılıkları da yansıtabilir. Bu nedenle, doğru bir değerleme işlemi, vergi sisteminin adil ve etkili bir şekilde işlemesini sağlamak için önemlidir (Özyer, 2014).

“İktisadi Kıymet Değerleri” konusu, vergi hukuku ve işletme hukuku alanlarında önemli bir kesişim noktasını temsil eder ve vergi matrahının belirlenmesi sürecinde büyük bir etkisi vardır. Bu değerler, vergi mükellefleri ve vergi otoriteleri için birçok önemli kararın alınmasında kullanılır ve vergi sisteminin adil ve dengeli bir şekilde çalışmasına katkıda bulunur (Özbalcı, 1998).

2.1. Maliyet Bedeli

Maliyet bedeli, Vergi Usul Kanunu’nun 262. maddesinde tanımlandığı gibi, bir iktisadi kıymetin edinilmesi veya değerinin arttırılması için yapılan ödemelerle bu işlemlere ilişkin tüm giderlerin toplamından oluşur. Maliyet bedeli, satın alma bedeli, finansman maliyetleri, taşıma masrafları, ekspertiz ücretleri ve komisyonları gibi harcamaları içerir. Maliyet bedeli ile değerlendirilen iktisadi kıymetler arasında gayrimenkuller, özel maliyet bedeli, demirbaşlar, emtialar ve zirai mahsuller ve hayvanlar bulunur (Sargın ve Özkan, 2008).

2.2. Borsa Rayici

Borsa rayici, borsalarda kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemesi için kullanılan bir ölçüttür. Bu rayiç, borsalardaki son işlem günündeki ortalama değeri temsil eder. Fiyatlarda belirgin dalgalanma olduğunda ise son işlem günü yerine son 30 gün içindeki ortalama rayiç kullanılabilir. Özellikle iktisadi işletmelere dahil yabancı para cinsinden borç ve alacakların değerlemesinde ve menkul kıymetlerin değerlemesinde borsa rayici önemlidir (Güngör, 2007).

2.3. Tasarruf Değeri

Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin sahibi için taşıdığı gerçek değeri temsil eder. Vergi Hukuku’nda daha az kullanılan bir ölçüttür ve genellikle şüpheli alacakların belirlenmesinde kullanılır. İşletmeler, istediklerinde alacak ve borçlarını tasarruf değeri ile değerleyebilirler. Ancak, alacak senetleri tasarruf değeri ile değerlenmek zorundadır ve bankalar, bankerler ve sigorta şirketleri alacaklarını tasarruf değeri ile değerlemek zorundadır (Güngör, 2007).

Tasarruf değeri, iktisadi kıymetin değerleme günündeki gerçek kullanım değerini yansıtır ve bu değerlendirmede objektif kıstaslar kullanılırken subjektif kıstaslar önemli değildir.

2.4. Mukayyet Değer

Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarına göre belirtilen hesap değerlerini ifade eder. Bu değerler, kayıtlı değer, yazmaca değeri veya defter değeri olarak da adlandırılır. Genellikle envanterlerin hesaplanmasında kullanılan mukayyet değer, iktisadi kıymetlerin defterlerde ve hesaplarda bulunan değerlerini yansıtır (Sargın ve Özkan, 2008). Mukayyet değer, aşağıdaki iktisadi kıymetler için uygulanır:

  • Aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri
  • Peştemallıklar
  • Aktif geçici hesap kıymetleri
  • Pasif geçici hesap kıymetleri
  • Karşılıklar
  • Alacak ve borçlar

2.5. İtibar Değer

İtibari değer, her türlü senet, hisse senedi ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değeri ifade eder. Nominal değer olarak da bilinen itibari değer, paraların ve pulların üzerinde yazılı olan değerlerle bazı iktisadi kıymetler için mukayyet değerle aynı olabilir. İtibari değer terimi genellikle kıymetli evraklar üzerinde yazılı olan değerler için kullanılır (Sargın ve Özkan, 2008). İtibari değer ile değerlenen iktisadi kıymetler şunlardır:

  • Kasa mevcudu (Yabancı paralar hariç)
  • Eshamlı şirketler ve iktisadi kamu kuruluşları tarafından çıkarılan tahviller
  • Eshamlı şirketlerde ihraç edilen hisse senetleri

2.6. Rayiç Bedel

Rayiç bedel, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değerini ifade eder. Bu modern değerleme sistemi, iktisadi kıymetlerin gerçek değerlerini gösteren bir ölçüdür, ancak Türk vergi mevzuatında pek yaygın olarak kullanılmamaktadır. Rayiç bedel, genellikle emlak vergilerinin hesaplanmasında kullanılır. İşletmeye kayıtlı binalar ve araziler, maliyet bedeli ile değerlendirilirken, finansal kiralama işlemlerinde kiralayanın finansal kiralamaya konu olan iktisadi kıymetin üretimini veya alım satımını yapması durumunda, iktisadi kıymetin net bilanço aktif değeri olarak rayiç bedel dikkate alınır (Güngör, 2007).

2.7. Emsal Bedeli/Ücreti

Emsal bedeli, gerçek değeri bilinmeyen veya doğru bir şekilde tespit edilemeyen bir malın değerleme günündeki satış değerini ifade eder. Bu ölçüt, bir malın gerçek değerinin net olarak belirlenemediği durumlarda kullanılır. Örneğin, işletmelerde üretim sırasında veya sürecinde oluşan hurda, döküntü, deşe ve ıskartaların maliyet bedelleri kesin olarak hesaplanamayacağından, bu tür iktisadi kıymetlerin değerini belirlemek için emsal bedeli kullanılır. Emsal bedelin vergi kanunlarında geniş bir uygulama alanı bulunmaktadır (Sargın ve Özkan, 2008).

Emsal bedel, üç farklı ilkeye göre belirlenir ve bu ilkelere uygun olarak sıralanır. Emsal bedelinin tespiti için aşağıdaki sıraya uyulur:

  • Birinci sıra: Ortalama fiyat esasına göre emsal bedel tespiti
  • İkinci sıra: Ortalama maliyet esasına göre emsal bedel tespiti
  • Üçüncü sıra: Takdir esasına göre emsal bedel tespiti

Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde emsal bedel, özellikle mallar için tanımlanmıştır. Ancak pratikte, bu ölçüt sadece mallar (emtia) için değil, ihtiyaca bağlı olarak diğer iktisadi kıymetler için de değerleme ölçüsü olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca, bazı durumlarda mal olmayan iktisadi kıymetlerin de emsal bedeli ile değerlendirileceği yasal olarak hükme bağlanmıştır. Bu durumda, değerleme emsal bedeline göre yapılacaktır. Ancak, mal dışındaki iktisadi kıymetlerin emsal bedelinin tespitinde, Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde belirtilen ilk iki sıraya göre tespit mümkün olmayabilir. Bu durumda, emsal bedeli Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinin üçüncü sırasına göre takdir esasına göre belirlenmek zorundadır.

Danıştay kararları da genel olarak mal dışındaki iktisadi kıymetlerin emsal bedelinin tespitinde üçüncü sıranın uygulanması gerektiği yönündedir. Ancak bu konuda Danıştay’ın farklı yönlere verdiği kararlar da bulunmaktadır. Bu nedenle, emsal bedeli konusu vergi uygulamalarında hassas bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır (Sargın ve Özkan, 2008).

  1. Birinci Sıra (Ortalama Fiyat Esası): Birinci sıra, emsal bedelinin belirlenmesinde ortalama fiyat esasına dayanır ve aynı cins mallar için kullanılır. Bu esasın uygulanabilmesi için üç koşul bulunur:
  • Malın misli mal olması gereklidir, yani nitelik ve özellik bakımından aynı olmalıdır (örneğin, un, yağ, şeker gibi).
  • Değerleme yapılacak ayda veya önceki ayda veya daha önceki bir ayda aynı maldan satış yapılmış olmalıdır.
  • Satılan mal miktarı, değerlenecek mal miktarının %25’inden az olmamalıdır.

Ortalama fiyat esasına göre emsal bedel tespiti için, öncelikle değerlemenin yapılacağı aydaki satışlara bakılır. Eğer bu ayda satış varsa ve satılan miktar %25’ten az değilse, bu ayın ortalama satış fiyatı emsal bedel olarak kabul edilir. Ancak bu ayda satış yoksa veya miktar %25’in altında ise, bir önceki aya gidilir. Bu şekilde bir önceki aydan değerleme yapılacak ay kadar geriye gidilir ve koşullar sağlandığında o ayın ortalama satış fiyatı emsal bedel olarak kullanılır.

  1. İkinci Sıra (Maliyet Bedeli Esası): Emsal bedeli ortalama fiyat esasına göre belirlenemiyorsa, maliyet bedeli esası kullanılır. Bu esasa göre, emsal bedel hesaplanırken maliyet bedeline toptan satışlarda %5, perakende satışlarda %10 eklenir. Ancak maliyet bedeli bilinmeyen mallar için bu esas uygulanamaz. Bu esasın uygulanabilmesi için satışın perakende veya toptan yapılmış olmasının önemi vardır. Perakende satışlar nihai tüketiciye yönelik satışlar iken, toptan satışlar malın işlemek veya satmak amacıyla alıcılara satışıdır.
  2. Üçüncü Sıra (Takdir Esası): İlk iki sıradaki esaslara uygun bir değerleme yapılamadığında, takdir esası kullanılır. Bu esas, mükelleflerin başvurusu üzerine takdir komisyonu tarafından uygulanır. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılarak ve kullanılmış eşyanın yıpranma dereceleri göz önüne alınarak yapılır. Takdir edilen bedellere karşı mükelleflerin Vergi Mahkemesi’nde dava açma hakkı saklıdır. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini engellemez.
  3. Özellik Arz Eden Durumlar: Emsal bedeli, mükellef tarafından hesaplanmadığı durumlarda, kullanılan hesaplamalara ait kayıt ve cetveller, ispat edici belgeler olarak saklanmalıdır. Ayrıca, Vergi Mahkemeleri tarafından re’sen biçilen değerler veya zirai kazanç ölçütlerini tespit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedelin yerine kullanılır. Bu nedenle, emsal bedeli konusu vergi uygulamalarında dikkatle ele alınmalıdır.

 

  1. İKTİSADİ İŞLETMELERE DAHİL KIYMETLERİ DEĞERLEME

İktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlemesi, işletmelerin mali raporlama süreçlerinde önemli bir rol oynar. Bu kıymetler, işletmelerin aktifleri arasında yer alır ve işletme performansının ve mali sağlığının doğru bir şekilde yansıtılmasını sağlar. İktisadi işletmelere dahil kıymetler, işletmenin faaliyetlerini sürdürebilmesi ve karlılık elde etmesi için gerekli olan kaynakları temsil eder. Bu nedenle, bu kıymetlerin doğru bir şekilde değerlenmesi işletmenin yönetim kararlarını etkiler ve finansal raporların güvenilirliğini artırır (Pehlivan Karakoç, 2012).

İktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlemesi, farklı yöntemler ve kurallar kullanılarak yapılır. İşte iktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlemesi hakkında bazı temel bilgiler:

  1. Maliyet Bedeli: İktisadi işletmeler, varlıklarını genellikle maliyet bedeli ile kaydederler. Maliyet bedeli, bir varlığın iktisap edilmesi veya inşa edilmesi sırasında yapılan tüm harcamaları içerir. Bu harcamalar arasında satın alma fiyatı, taşıma ve nakliye maliyetleri, inşaat maliyetleri, faiz giderleri gibi unsurlar yer alır. Maliyet bedeli, işletmenin mülkiyetine geçtiği anda belirlenir.
  2. Muhasebe Değeri: İşletmeler, iktisadi işletmelere dahil kıymetleri muhasebe değeri olarak kaydederler. Muhasebe değeri, maliyet bedeli ile başlar, ancak sonraki dönemlerde değer düşüşleri veya değer artışlarına tabi tutulabilir. Değer düşüşleri, varlıkların değerinin gerçek değerinden daha düşük olduğu durumlarda kaydedilir. Değer artışları ise varlıkların değerinin arttığı durumlarda kaydedilir.
  3. Emsal Bedeli: İktisadi işletmeler, bazı durumlarda iktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerini emsal bedel ile belirlerler. Emsal bedel, benzer varlıkların piyasa değeri veya benzer işlemlerde elde edilen fiyatlar temel alınarak hesaplanır. Bu yöntem, özellikle işletmenin sahip olduğu varlığın piyasa fiyatının belirsiz olduğu durumlarda kullanılır.
  4. Amortisman: İşletmeler, iktisadi işletmelere dahil kıymetlerin kullanım ömürleri boyunca değer kaybedebileceğini kabul ederler. Bu nedenle, bu varlıklar için amortisman hesaplaması yapılır. Amortisman, varlığın maliyet bedelinin kullanım ömrü boyunca gider olarak kaydedilmesini sağlar.

İktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlemesi, ulusal ve uluslararası muhasebe standartlarına uygun olarak yapılmalıdır. Ayrıca, işletmelerin finansal raporlarında bu değerlerin doğru bir şekilde yansıtılması önemlidir, çünkü bu raporlar işletmenin kredi alabilmesi, yatırımcıların güvenini kazanabilmesi ve vergi ödemelerini düzenleyebilmesi açısından kritik öneme sahiptir (Pehlivan Karakoç, 2012)..

 

  1. VERGİ DEĞERİ

VUK’un 268. Maddesine göre vergi değeri, bina ve arazinin EVK’nın 29. Maddesine göre tespit edilen değerdir. Görüldüğü üzere vergi değeri, yalnızca bina ve arazi için geçerli bulunmaktadır. Vergi değeri uygulamasında, özellikle gayrimenkuller için rayiç bedel esas alınmaktadır. Bu değerleme ölçüsü, özellikle iktisadi işletmelere dahil araziler ve binalar gibi gayrimenkullerin maliyet tutarının bilinmediği veya hesaplanamadığı durumlarda kullanılabilecek bir kriter olarak önemli bir role sahiptir (Küçük, 2022). Bu sayede vergi değerinin doğru bir şekilde belirlenmesi ve vergi matrahının adaletli bir şekilde hesaplanması mümkün olmaktadır.

 

  1. DİĞER DEĞERLEME ÖLÇÜLERİ

Yukarıda belirtilen ölçüler dışında, VUK’da ve diğer vergi kanunlarında, belli hallere ilişkin olarak özel değerleme ölçüleri öngörülmüştür. Bu ölçüler kanuni istisna teşkil etmektedir.

İktisadi kıymetlerin değerlemesi vergi hukukunda önemli bir konudur ve farklı değerleme yöntemleri vergi mükellefleri tarafından kullanılır. Bu yöntemler arasında alış bedeli, tapu siciline kayıtlı bedel, alış emsal bedeli ve ortalama perakende satış fiyatı gibi farklı değerleme ölçütleri bulunmaktadır. Her bir ölçüt, belirli koşullar altında kullanılır ve vergi beyannamelerinin hazırlanmasında önemli bir rol oynar (Küçük, 2022).

  • Alış Bedeli: Alış bedeli, bir iktisadi kıymetin satın alınması veya borçlanılması için ödenen veya taahhüt edilen bedeli ifade eder. Özellikle iktisadi işletmelerin hisse senetleri veya yatırım fonu katılma belgelerinin değerlemesinde kullanılır. Bu değerleme yöntemi, iktisadi işletmelerin varlık değerlerini doğru bir şekilde yansıtmalarına yardımcı olur. Ancak, alış bedelinin maliyet bedelinden ne ölçüde farklı olduğu ve neden bu farklı terimlerin kullanıldığı konusunda bazı belirsizlikler bulunabilir.
  • Tapu Siciline Kayıtlı Bedel: Tapu siciline kayıtlı bedel, servet değerlemesinde tapuya kayıtlı olan hakların değerini belirlemek için kullanılır. Özellikle taşınmaz malların değerlemesinde bu yöntem önemlidir. Tapu sicili, gayrimenkullerin ve taşınmazların resmi olarak kaydedildiği bir veri kaynağıdır ve vergi otoriteleri tarafından bu kayıtlar kullanılarak değerlemeler yapılır.
  • Alış Emsal Bedeli: Alış emsal bedeli, vergi mükellefleri tarafından belirlenen bir değerleme ölçütüdür. Vergi Usul Kanunu’na göre, özellikle gelir vergisi mükellefleri, amortisman konusu iktisadi kıymetlerin maliyet bedellerini bilmedikleri durumlarda bu yöntemi kullanabilirler. Alış emsal bedeli, benzer varlıkların piyasa değeri veya benzer işlemlerde elde edilen fiyatlar temel alınarak hesaplanır.
  • Ortalama Perakende Satış Fiyatı: Gelir Vergisi Kanunu’na göre, hizmet erbabına verilen hizmet karşılığı olan ayların değerlemesinde ortalama perakende satış fiyatı kullanılır. Bu, hizmetlerin karşılığının belirlenmesinde önemlidir ve hizmet verenler tarafından kullanılır.

İktisadi kıymetlerin doğru bir şekilde değerlenmesi, vergi beyannamelerinin hazırlanmasında ve vergi ödemelerinin hesaplanmasında önemlidir. Her bir değerleme yöntemi belirli durumlar için uygundur ve vergi mükellefleri tarafından dikkate alınmalıdır. Ayrıca, vergi mevzuatı ve muhasebe standartlarına uygun olarak değerlemeler yapılmalı ve bu değerlemeler kayıt altına alınmalıdır. Bu, vergi otoriteleri tarafından denetlenebilirlik ve doğruluk açısından önemlidir (Özyer, 2014).

  1. YENİDEN DEĞERLEME

Yeniden değerleme, finansal raporlama ve muhasebe uygulamalarında kullanılan bir kavramdır. Şirketler, varlıklarını ve yükümlülüklerini zaman içindeki değişikliklere göre güncellemek ve daha doğru bir şekilde göstermek amacıyla yeniden değerleme işlemine başvururlar. Bu işlem, genellikle enflasyonun etkisi altında olan varlıkları ve yükümlülükleri değerlemek için kullanılır (Küçük, 2022).

Yüksek enflasyonun ekonomi ve mali tablolar üzerinde olumsuz etkileri uzun yıllar boyunca Türkiye’de sorun olmuştur. Mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması ve gerçek değerleri yansıtması amacıyla Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) önemli değişiklikler yapılmış ve enflasyon düzeltmesi uygulaması hayata geçirilmiştir. Bu düzenlemeler, Türkiye’deki enflasyonun kontrol altına alınmasıyla birlikte önemli bir adım atmıştır (Sargın ve Özkan, 2008).

Enflasyon düzeltmesi, mali tablolardaki varlıkların ve yükümlülüklerin cari piyasa değerlerine getirilmesini içerir. Bu, mali tabloların gerçek durumu daha doğru bir şekilde yansıtmasını sağlar. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde, nominal değerler ile reel değerler arasındaki farkı giderir ve şirketlerin finansal durumunu daha gerçekçi bir şekilde gösterir. Enflasyon düzeltmesi, özellikle varlık türleri arasında farklılık gösteren iktisadi değerler için kullanılır. Bazı varlıklar enflasyondan hızla etkilenmezken, diğerleri nominal değerlerinde önemli değişikliklere yol açabilir. Bu nedenle, mali tabloların yeniden değerlemesi, finansal şeffaflığı artırır ve doğru bilgiler sunar.

Türkiye’de enflasyon düzeltmesi uygulaması, Vergi Usul Kanunu’nda yapılan değişikliklerle şekillenmiştir. 5024 ve 5228 sayılı kanunlar, bu konudaki önemli düzenlemeleri içermektedir. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’lerinin yanı sıra VUKGT’ler de enflasyon düzeltmesinin uygulanmasında rehber niteliği taşır. Özetle enflasyon düzeltmesi uygulaması Türkiye’de mali tabloların gerçek değerlere ulaşmasını sağlayarak finansal şeffaflığı artırır, aşırı vergi ödemelerini önler, reel karları belirler ve öz sermayenin korunmasına katkıda bulunur. Bu düzenlemeler sayesinde mali tabloların daha güvenilir ve dürüst bir şekilde hazırlanması hedeflenir.

SONUÇ

Vergi, verginin toplum ve devlet arasındaki dengeyi kurduğu, hak ve özgürlüklerin korunması karşılığında ödenen bir bedeldir. Verginin toplanmasında hem bireylerin hem de devletin menfaatlerinin dikkate alınması gerekmektedir.

Vergi matrahının doğru hesaplanması, büyük bir öneme sahiptir ve bu hesaplama vergilerin doğru bir şekilde tahsil edilmesini sağlamaktadır. Vergi matrahını etkileyen faktörlerin iyi anlaşılması, vergi hesaplamalarının doğruluğunu artırmakta ve çifte vergilendirmeyi önlemeye yardımcı olmaktadır. Değerleme işlemleri, yılsonu işlemlerinin önemli bir parçasıdır ve bu işlemlerde Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen ölçülerin kullanılması önemlidir.

Sonuç olarak, vergide değerleme ve esaslarının doğru bir şekilde uygulanması, hem bireylerin hem de devletin haklarını koruyan bir dengeyi sağlar. Bu dengeyi korumak, vergi sistemini adil ve etkili bir şekilde işletmek için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle vergi matrahının doğru hesaplanması ve diğer değerleme işlemlerinin sağlıklı bir şekilde yapılması, vergi sisteminin güvenilirliğini ve şeffaflığını artırır.

 

KAYNAKÇA

Güngör G. (2007). Vergi Usul Kanunu’na Göre Değerleme Esasları, Vergi Raporu Dergisi, S. 99.

Küçük, M. (2018). Değerleme, İstanbul: HUD Yayınları.

Küçük, S. (2022). Vergi Usul Kanununda Değerleme Ölçüleri ve Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Özbalcı, Y. (1998). Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Ankara: Oluş Yayıncılık.

Özyer, M. A. (2014). Vergi Usul Kanunu Uygulaması, İstanbul: HUD Yayınları.

Pehlivan Karakoç, N. (2012). Değerleme Kavramı ve Ölçüleri, Vergi raporu, S. 147.

Sargın, B. ve Özkan, E. (2008). Vergi Usul Kanunu’na Göre Değerleme Esasları, Vergi Raporu Dergisi, S. 111.

 

 

 

 

Sıradaki Makaleler

“Biz Vergiyi Size Sevdiremeyiz Ama Onu Size Kolaylaştırabiliriz” Hollanda Gelir İdaresi   GİRİŞ Vergi ödemek, temel bir vatandaşlık görevidir. Vergi uyumu, vergi kadar eski bir...