Kavramsal Yaklaşım;
Vergi vermek “Ödev” değil, “talep” tir. Vergi vermek kişisel hak ve özgürlüklerimizin talebidir.
Vergi kavramının bir rengi olsaydı hiç kuşkusuz Özgürlüğün rengi “Mavi” olurdu.
Yaşadığımız çağ olan, 21. yy postmodern çağda, devlet, toplum, birey, hukuk, hak ve özgürlük kavramları üzerinde tekrar tekrar düşünmek, çözümlemek zorundayız.
Vergiyi felsefi bir perspektiften keşfetmekte önemlidir. Vergi ve özgürlük ilişkisini tam olarak anlayabilmek için, vergiyi çevreleyen temel soruların bazılarının yanıtlarını tam olarak anlamamız gerekmektedir; Vergi nedir? Neden vergi verelim? Ne kadar vergi vermeliyiz? Vergi kimden alınmalı? Vergiler ne için kullanılmalıdır? Adalet ve Mülkiyet fikirlerinin vergi sistemiyle bağlantısı nedir? Vergi ve Özgürlük kavramları ilişkilendirilmeli midir? Vergi ve Özgürlük kavramları birbirini açıklayabilir mi? Vergi sisteminde adalet, mülkiyet ve servet kavramlarının ilişkisi nedir? Tüm bu soruların dikkate alınması, vergi sisteminin ve geleceğinin tam olarak anlaşılması için çok önemlidir. Bu bağlamda başlangıç olarak üzerinde düşünülmesi gereken kavramlar olan vergi ödevi, ödev, vergi yükümlülüğü kavramları aşağıda incelenmiştir;
Vergi Ödevi, Ödev ve Vergi Yükümlülüğü Kavramları
Ödev Nedir?
- Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlükte ödev; Ödev yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibedir.
- Felsefe sözlüklerinde Ödev şöyle tanımlanmaktadır; Yapmayı, yerine getirmeyi kendi isteğimizle üstlendiğimiz, sorumluluğunu üzerimize aldığımız bir buyruktur. Bu buyruk insanı dışarıdan koşullayan koşullu buyruk (hipotetik imperatif) değildir. Bu buyruk, bizim kendimize koyduğumuz bir buyruk anlamında koşulsuz buyruk (kategorik imperatif) tur.
- Hukuk doktrinlerinde ödev, genellikle vergi ödevi “hukuksal yükümlülük” bağlamında kullanılagelmiştir, hak ve yükümlülük kavramları arasındaki ilişkiler bugün dahi çokça tartışmalıdır. Bizi ilgilendiren ödev denildiğinde hukuki yükümlülük olarak kavramsallaştırılıyor olmasıdır. 1961 Anayasamız ve devamında 1982 Anayasamızda vergi ödevinin, vergi yükümlülüğü anlamında kullanıldığını görüyoruz. Çağdaş Anayasal düzenlemelerde , vergilemenin ya da vergi yükümlülüğünün ödev niteliğinde ya da hukuksal yükümlülük niteliğinde düzenlemeleri bulunmamaktadır. Bu bağlamda vergi ödevinin, sorumluluk, görev anlamında olduğu gibi hukuki yükümlülük anlamında da kullanılması hukuk felsefesi ve doktrininde de terk edilmiş bir anlayıştır.
Vergi Ödevi Nedir?
Vergi Ödevi Vergi Usul Hukukunda tanımlanmıştır. Vergi hukuku teorisinde ayrıca tanımlanmamakla birlikte genellikle “Hukuksal Yükümlülük” olarak kabul edilegelir. Buna göre asıl olarak tanımlamanın Anayasamızın “Vergi Ödevi” kenar başlığı altında yapıldığını görebiliriz.
Vergi Ödevi 1982 Anayasanın Hangi Bölümünde Düzenlenmiştir.
Anayasa’nın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığı altında “VI. Vergi ödevi” Kenar başlığı, 73. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu kenar başlık 1961 Anayasası ile gelmiştir mevzuatımıza.
“Vergi Ödevi Madde 73 – Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.”
Vergi ve Özgürlük;
10 Aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kararıyla kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 17. maddesinde herkesin kendi başına veya başkalarıyla ortaklaşa mülkiyet hakkının olduğu, ayrıca keyfi olarak da kimsenin mülkiyetinden yoksun bırakılamayacağı ifade edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 17. Maddesi ile bir yandan mülkiyet hakkının temel bir hak olduğu vurgulanmıştır.
Vergi ödevi ya da vergi yükümlülüğü kavramı “Özgürlük” ve “Mülkiyet” kavramları ile birebir ilişkilidir. Özgür bireyler vergi yükümlülüğünün öznesidir. Mülkiyet ya da sahiplik, özgür bireye özgüdür. Tarihsel süreçte hukuksal açıdan bireyin özgürlüğü, mülkiyetin dokunulmazlığı ve vergisel yükümlülükler adeta iç içe geçen, birbirini tamamlayan ve açıklayan kavramlardır. Modern demokrasilerde bireyin özgürlüğü ve mülkiyet hakları teminat altına alınmıştır. Bu teminat hukuksal olup başta yasama ve yürütme erkine karşı teminatlardır. Öyle ya buyruk yetkisi konumuz bağlamında da vergilendirme yetkisi ve kapsamı devletin kanun yapma yetkisi ve yürütme yetkisi ile yani seçilen iktidarla ilgilidir. Devlet vergilendirme yetkisini, hukuk kurallarının tanıdığı sınırlar içerisinde kullanmalı, özellikle bu yetkinin yasama veya yürütme organı tarafından keyfi olarak kullanılmaması Anayasalarla teminat altına alınmıştır. Bunun içindir ki bugün modern devlet ve demokrasilerde hukuk düzeni bağlamında vergi hukuku, kanuni düzenlemelerin en kapsamlı olduğu hukuk kollarından birisidir.
Vergilendirmenin Temel Hak ve Özgürlüklerle İlişkisi
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde mülkiyet hakkı (md.17) temel hak olarak güvence altına alınmıştır. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de vergilendirmeyle ilgili doğrudan düzenleme içeren Protokolünde, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden ve vergi ödenmesini içeren tedbirlerin ancak yasayla konulabileceği vurgulanarak direk olarak mülkiyet hakkının korunması esas altına alınmıştır. Çok uzun zamandır vergilendirme yetkisi, verginin mülkiyet hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili olmasının bir sonucudur
Anayasamızda hukuksal yükümlülük anlamında kullanılan , vergi yükümlülüğü Vergi ödevi Kenar başlığı 1961 Anayasası ile mevzuatımıza gelmiştir. Vergileme İktidar ilkesine göre düzenlenmiştir. Burada yetki, kanunilik, eşitlik, adalet, ödeme gücü ilkeleri hüküm altına alınmıştır. Devlet burada buyruk olarak vatandaşlarına ceza ödemek istemiyorsan verginizi ödeyiniz der. Vatandaşın vergisini ödeme sebebi devletten aldığı bir şey değil ceza uygulamasından kurtulmaktır. Burada dahi ödev gereği bir sorumluluk bahsedilemez. Bu ilkelerin vergi ödevi ile ilgisi kurulabilir mi? Vergi ödevine hakim olan ilkeler diyebilir mi yiz. ! Tabii ki hayır. Açıktır ki burada ve hukukumuzda bir kavram karmaşıklığı vardır.
Vergi Ödev mi, Hak mı?
Bireyden verginin talep edilmesinin teminatı ve koşulları başta anayasa ile teminat altındadır. Bu teminatın kapsamı da doğrudan kişisel hak ve özgürlüklerimizle ilgilidir. Devlet benden bir şey yapmamı istiyorsa kişisel hak ve özgürlüklerimin teminata altına almak zorundadır. Bu çerçevede devlet mülkiyet ve sahiplik haklarıma dokunabilir. Demokrasilerde vatandaşlık ödevi ve vergi yükümlülüğü, hak ve özgürlüklerimin maliyetine katılma bedelidir.
Verginin artık bir ödev olmaması ve maddede devletin vergilendirme yetkisini sınırlandıran hükümlere yer verilmesinden dolayı, “Vergi Ödevi” kenar başlığının “Vergilendirme” şeklinde yeniden isimlendirmek sadece terminolojik değil, aynı zamanda kavramsal bir yaklaşım değişikliği anlamında daha doğru olacaktır .
Demokrasilerde temel hak ve özgürlükler, hakkın sahipliğinin ve kullanımın açıkça teminat altına alınmasıdır.
Diğer unsurların yanında konumuz açısından Vergilendirme olarak düzeltilen kavramda “Siyasi Hak ve Ödevler” başlığı altından kaldırılarak “Kişi Hak ve Özgürlükleri” başlığı altına alınması , hukuk düzeni, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü düzeni açısından elzemdir.
Vergilendirilme yükümlülüğüm bulunuyorsa, kişisel hak ve özgürlüklerimi talep etmek en tabii vatandaşlık hakkımdır. Benim bu talebim; Vergilerin ödenmesinden, verginin nereye ve nerelere harcandığını sorgulamayı da beraberinde getirir.
Vergi kavramının bir rengi olsaydı hiç kuşkusuz özgürlüğün rengi “Mavi” olurdu.
Vergi vermek “Ödev” değil, “talep” tir. Kişisel hak ve özgürlüklerimin talebi.
Selçuk YÜCEL
01.01.2023