GİRİŞ
Vergi tarifeleri, ülkelerin vergi politikalarının önemli bir bileşenidir ve düz oranlı ve azalan oranlı vergi tarifeleri gibi farklı şekiller alabilirler. Her bir tarife, kendi avantajları ve dezavantajlarına sahiptir. Düz oranlı vergi tarifeleri, basitlik ve öngörülebilirlik sağlarlar, ancak eşitlik ilkesini tam olarak yerine getiremezler. Öte yandan, azalan oranlı vergi tarifeleri genellikle daha üretken bireyleri ödüllendirir ve onları daha fazla üretmeye teşvik eder, ancak adaletsiz olabileceği eleştirileri vardır. En iyi vergi tarifesinin belirlenmesi genellikle ekonomik hedefler, adalet ve uygulanabilirlik arasındaki dengeye bağlıdır.
Vergiler, devletlerin fonksiyonlarını yerine getirebilmek adına başvurdukları finansman kaynaklarından biri olmuştur ve tarihsel süreçte birçok farklı boyutuyla tartışılmıştır. Vergi yükümlülüklerinin hesaplanması sürecinde önemli bir rol oynayan vergi tarifeleri, bu tartışmaların odak noktalarından biridir. Mali güçlerine dayalı olarak mükelleflerden alınan vergi türleri, örneğin gelir vergisi, vergi tarifelerinin nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda önemli bir sorun oluşturur.
Her mükellefin vergi yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda bir anlaşmazlık yoktur, fakat adil vergi payının ne olması gerektiği veya nasıl belirleneceği hâlâ tartışılmaktadır. Vergi tarifeleri, vergi sistemlerinin kritik bir parçasıdır ve mevcut ekonomik düzene uyum sağlayacak bir vergi sistemi oluşturmanın temel öneme sahip bir bölümünü oluşturur.
Bir vergi sistemi, devletin gelir sağlama amacı ve mükelleflerin karşılaştığı vergi yükü bağlamında hem devlet hem de mükellefler için kritik öneme sahiptir. Devletler, gelir sağlama öncelikli olmasına rağmen, mükellefler için vergi sisteminin adil, basit, düşük maliyetli, uyumu kolay ve ekonomik kararları bozmayan bir yapıda olması önemlidir. Ancak hem devletin hem de mükelleflerin beklentilerini karşılayan bir vergi tarifesi belirleme hedefi, gerçekleştirilmesi kolay olmayan bir görevdir.
Yoğun tartışmalar literatürde, vergi matrahı üzerinden uygulanan tek bir oranın mı daha uygun olduğu, yoksa matrah arttıkça vergi oranının artan bir vergi tarifesi mi daha uygun olduğu hakkında bulunmaktadır. Uzun yıllar boyunca, Keynesyen teorinin etkisinde kalarak, artan oranlı vergi tarifelerinin daha adil olduğu ve bu nedenle vergi tarifelerinin bu şekilde olması gerektiği savunulmuştur. Ancak, 1980’lerin başından itibaren, fonksiyonel maliye yaklaşımı, uzun süre maliye biliminde kabul görmesine rağmen, önemini kaybetmiş ve artan oranlı vergi tarifesi eleştirilere maruz kalmıştır. Bununla birlikte, bazı ülkeler, vergi reformu çalışmalarında artan oranlı vergi tarifesi yerine düz oranlı vergi tarifesi uygulanabilirliğini tartışmaya başlamışlardır.
Bu iki tarife türü arasındaki tartışmalar genellikle hangi tarifenin adalet, etkinlik ve basitlik ilkelerine daha iyi hizmet ettiği üzerine yoğunlaşmaktadır. Düz oranlı vergi tarifesi, basitlik ve etkinlik ilkeleri bağlamında daha uygun olarak gösterilmeye çalışılırken; artan oranlı vergi tarifesinin, vergilendirme ve gelir ile servet dağılımı bağlamında adalet ilkesine daha uygun olduğu savunulmaktadır.
- VERGİ TARİFESİ
Vergi tarifesi, vergi miktarını hesaplamak için matraha uygulanacak oranları ve ölçüleri belirler. Ancak, matraha ve mükellefin durumuna bağlı olarak aynı vergi için bile değişkenlik gösteren unsurlar nedeniyle, vergi tarifesi karmaşık bir konsept olabilir. Vergi tarifeleri, içerdikleri çeşitli unsurların “strüktürel ve biçimsel vergi tarifesi” gibi 30 farklı vergi tarifesi tanımının yapılmasını sağlamıştır. “Matrahtan indirim ve ilave” ya da “vergiden indirim ve ilave” gibi unsurların vergilendirme sürecine dahil edilmesi sonucunda oluşan tarifeye “strüktürel tarife” denir ve sadece oranların listesinden oluşan tarifelere “biçimsel vergi tarifesi” denir (Nadaroğlu, 1998: 238-239).
Vergi borcunun hesaplanma sürecinde, vergi tarifeleri matrah üzerine uygulanacak oranları belirler. Vergi tarifeleri, zaman içerisinde ülkelerin ekonomik sistemlerine, ekonomik konjonktürlere ve diğer faktörlere bağlı olarak değişir (Şeker, 2006: 15).
Vergi yasasının, vergisel yükü belirleyen kısmını oluşturan vergi tarifesinin önemi, genel vergi teorisinin bir bölümü olarak ayrı bir tarife teorisi oluşturulmasını ve geliştirilmesini gerektirmiştir. Bu teori, esas olarak iki amaca hizmet eder. Şekli amaç, çeşitli tarife unsurlarının farklı kombinasyonlarından oluşan çok sayıda tarife şeklini analiz ve sistematize etmektir. Maddi amaç ise, çeşitli tarife şekillerinin ekonomik, mali ve sosyal etkilerini incelemek ve vergilendirmenin hedefleri açısından en uygun tarife şeklinin seçimini kolaylaştırmaktır (Turhan, 1998: 51).
Birçok maliyeci ve hatta matematikçi vergi tarifesinin şekli hedefine ilişkin konular ve sorunlarla ilgilenmiştir, ancak bu konuda tutarlı ve kapsamlı bir teorinin ilk kez Karl Brauer tarafından sunulduğu ve Brauer’in öğrencileri olan Werner Kipke, Harold Wick ve Adolf Lampe gibi bilim adamları tarafından geliştirildiği belirtilmektedir (Turhan, 1998: 52).
- VERGİ TARİFESİNİN TEMEL UNSURLARI
Vergi tarifesinin tespit edilmesinde etkili unsurlar; (i) vergi matrahı, (ii) vergi oranı ile (iii) indirim ve ilavelerdir.
2.1. Vergi Matrahı
Vergi matrahı, vergi borcunun hesaplanmasına yardımcı olan miktardır ve genellikle gelir, tüketim ve servet üzerinden belirlenir. Bu değerler, bireylerin günlük seçimlerine ve gelirlerini nasıl kullandıklarına (tüketim veya tasarruf) bağlıdır. Gelir, genellikle vergi ödeme yeteneğinin iyi bir göstergesi olarak kabul edilir ve ekonomistler genellikle vergilerin adil bir şekilde değerlendirilmesi için geliri bir ölçüt olarak kullanır. Vergi matrahı, verginin hesaplanabilmesi için gereken değeri ifade eder ve genellikle fiziksel ölçüler (ağırlık, hacim vb.) veya ekonomik değerlere dayanır (Uluatam, 2003: 263). Spesifik vergi matrahları, miktar, uzunluk, hacim, ağırlık ve nitelik gibi fiziksel ölçülere dayanırken, advalorem vergi matrahları fiyat veya bedel gibi değer esaslarına dayanır (Erginay, 1974: 41).
Gelir, kurumlar, servet veya servet transferi üzerinden alınan vergiler ile üretim ve tüketim üzerinden alınan vergilerin büyük bir kısmı advalorem esasa dayanmaktadır. Spesifik esaslar daha çok üretim ve tüketim vergilerinde kullanılır, ancak bu yöntem vergi adaletine ters düşme potansiyeli ve uygulama zorlukları nedeniyle terk edilmeye başlanmıştır (Akdoğan, 1980: 20).
Bir oran değil belirli bir miktarın spesifik yöntemle; değer veya fiyat üzerine belirli bir oranın advalorem yöntemle vergi matrahının belirlenmesi gerektiğini belirtmek önemlidir (Erginay, 1974: 41). Bazı durumlarda, verginin konusu ve matrahı aynı olabilir, örneğin, baş vergilerinde veya Türkiye’de 1952 yılına kadar uygulanan Yol Vergisi gibi durumlarda (Nadaroğlu, 1998: 238).
2.2. Vergi Oranı
Vergi oranı, vergi matrahına uygulanan sayısal değer olarak belirlenir ve vergi tarifesinin temel unsurunu oluşturur. Vergi sistemlerinin adalet ve ekonomik etkilerini incelemek için farklı ölçütler kullanılır. Kanuni vergi oranı, yasalarla belirlenen oranı temsil ederken, efektif vergi oranı, indirimler sonrası ödenen verginin matraha oranını ifade eder (Nadaroğlu, 1998: 250).
Ekonomik değerlerin vergilendirilmesinde, vergi oranı genellikle matrahın belirli değerlerine karşılık gelen vergi miktarlarına dayanır. Ortalama ve marjinal vergi oranları iki önemli oran türüdür ve vergi tarifesinin yapısını belirlerler. Ortalama vergi oranı, vergi miktarının matrah değerine oranıyla hesaplanır. Marjinal vergi oranı ise, ekstra vergi miktarının matrahın ekstra değerine oranıdır (Sağbaş, 2010: 82). Vergi tarifesinin oranı, ortalama ve marjinal vergi oranlarına bağlı olarak artabilir, sabit kalabilir veya azalabilir.
2.3. İndirim ve İlaveler
İndirimler ve eklemeler, vergi tarifesinin biçimsel ve yapısal unsurlarıdır. Bu eklemeler, vergi hesaplamasında matrah ve matrah üzerinde uygulanacak ölçüler dışında ek unsurlar sağlarlar (Gürdal, 2001: 9).
- VERGİ TARİFE TÜRLERİ
Vergi tarifeleri genellikle ortalama vergi oranının trendine göre belirlenir ve düz, artan veya azalan oranlı olabilirler. Bu tarifeler, karışık şekillerde de bulunabilir (Turhan, 1998: 5
Şekil 1. Artan, Azalan ve Düz Oranlı Vergi
Kaynak: Rakıcı, 2008: 106.
Şekil 2, ortalama ve marjinal vergi oranları arasındaki ilişkiyi gösterir. Düz oranlı vergi tarifesi, matrah artışlarına tepkisiz kalır ve her türlü gelir için ortalama vergi oranı sabit kalırken, marjinal vergi oranı da ortalama vergi oranıyla eşittir. Artan oranlı vergi tarifesinde, ortalama vergi oranı matrah artışına paralel olarak artar, ancak marjinal vergi oranından her zaman daha düşüktür. Azalan oranlı vergi tarifesi, artan oranlı tarifenin tam tersi bir durumu temsil eder, yani matrah arttıkça ortalama vergi oranı azalır. Vergi tarifeleri, alınacak vergi miktarını belirlemek için matraha uygulanacak ölçüler şeklinde tanımlanır ve çeşitli finans yazarları tarafından çeşitli şekillerde ayrımlara ve incelemelere tabi tutulurlar. Vergi adaleti açısından, vergi tarifeleri genellikle artan, düz ve azalan oranlı olmak üzere üç gruba ayrılır (Akdoğan, 1980: 22).
3.1. Artan Oranlı Vergi Tarifesi
Artan oranlı vergi tarifeleri, vergilendirmede ödeme gücü ilkesinin gerçekleştirilmesi için kullanılan önemli bir araçtır. Bu tarifeler, mükelleflerin ödeme gücünün dikkate alınarak, gelirin artışıyla birlikte vergi oranının da yükseldiği bir vergilendirme modelidir (Dikmen, 1973: 242).
Bu vergi modeli, gelirin arttıkça marjinal faydanın azalacağı görüşüne dayanır. Marjinalist yaklaşıma göre, gelir yükseldikçe, her bir gelir artışı daha az hayati ihtiyaçları karşılar, bu yüzden marjinal faydası azalır. Dolayısıyla, matematiksel eşitlikten çok fedakârlıkta eşitlik ilkesi önem kazanır. Bu ilkeyi hayata geçirmek için artan oranlı vergi tarifesi uygulanır (Herekman, 1976: 160).
Artan oranlı vergi tarifesi, gelirin artışına bağlı olarak vergi yükünün de artmasını talep eden bir sistemdir. Bu çerçevede, gelirin yükselmesiyle birlikte ortalama vergi oranının da artması beklenmektedir. Genel kabul gören görüş, gelirin yükselmesiyle birlikte marjinal vergi oranlarının da artması gerektiği yönündedir. Ancak, bir vergi sistemi, marjinal vergi oranlarının ortalama vergi oranlarına kıyasla daha yüksek olduğu ve ek kazançlar üzerinden daha yüksek vergi oranları talep ettiği durumda, gerçek anlamda bir artan oranlılık özelliği gösterir (Herekman, 1976: 160).
Bir örnekle, artan oranlı bir gelir vergisi sisteminin nasıl işlediğini daha iyi anlayabiliriz. Diyelim ki dört gelir dilimimiz var. Yıllık 4.000 dolara kadar olan gelirler vergiye tabi tutulmazken, 4.001 ile 29.000 dolar arası %15, 29.001 ile 70.000 dolar arası %25 ve 70.001 dolar ve üzeri %35 oranında vergilendirilir. Bu oranlar, gelir dilimlerine karşılık gelen marjinal vergi oranlarıdır. Ancak burada önemli olan nokta, ortalama vergi oranının her bir gelir diliminde giderek artmasıdır. Ortalama vergi oranı, ödenen toplam verginin gelire oranını ifade eder ve genellikle marjinal vergi oranından daha düşüktür. Yani, vergi yükü, kazanılan gelirin belirli bir yüzdesini temsil eder. Sonuç olarak, artan oranlı vergi tarifesinde, yüksek gelire sahip kişilerin ödeyeceği vergi miktarı gelirleriyle orantılı olarak artar.
Şekil 2. Artan Oranlı Vergi Tarifesinde Ortalama ve Marjinal Vergi Oranlarının Geometrik Seyri
Kaynak: Birinci, 2015: 37.
Artan oranlı vergi tarifesi içinde, ortalama ve marjinal vergi oranları arasındaki fark, marjinal vergi oranının ortalama vergi oranından daha büyük olduğu durumlarda, bireylerin davranışlarında etkinlik kaybına yol açabilecek değişiklikleri belirlemekte önemli bir rol oynar. Bu nedenle, bir bireyin ortalama ve marjinal vergi oranlarının başka bir bireyinkinden farklı olduğu durumlarda, verginin bireysel davranışlar üzerindeki etkisini anlamak için hem ortalama hem de marjinal vergi oranlarının dikkate alınması gerekmektedir (Birinci, 2015: 37-38).
Artan oranlı vergi tarifelerinin genel işleyiş mekanizması bu şekilde olmakla birlikte, bu tarifelerin farklı çeşitleri de mevcuttur. Yani, tüm artan oranlı tarifelerin aynı şekilde işlediğini söylemek doğru olmaz. Buna göre, ortalama vergi oranındaki artışın matrahın büyümesine göre eşit, daha küçük ya da daha büyük olduğu durumlarda, artan oranlı vergi tarifeleri düz artan, azalan artan ya da çoğalan artan tarifeler olarak üç farklı kategoriye ayrılabilirler. Bu ayrım, vergi politikalarının hedefleri ve öncelikleri doğrultusunda belirlenir ve uygulanır.
Artan oranlı vergi tarifesi, vergi oranının gelir matrahına bağlı olarak arttığı bir vergi sistemidir. Vergi matrahının artış oranı ile ortalama vergi oranının artış oranı arasındaki ilişki, artan oranlı vergi tarifelerini çeşitli kategorilere ayırır. “Düz artan oranlı vergi tarifesi” durumunda, matrah ve ortalama vergi oranı paralel ve eşit oranlarda büyür. Yani, gelir arttıkça ortalama vergi oranı da aynı oranda artar ve bu durum, doğrusal bir çizgi oluşturur (Turhan, 1998: 55).
Şekil 3. Artan oranlı vergi türleri
Kaynak: Birinci, 2015: 38.
“Azalan artan oranlı vergi tarifesi” durumunda, ortalama vergi oranının artış hızı matrahtaki artış hızından daha düşüktür. Bu, artan oranlı vergi tarifesi eğrisinin iç bükey olmasına sebep olur.
Çoğalan artan oranlı vergi tarifesinde ise, ortalama vergi oranındaki artış matrahtaki artıştan daha hızlı olur. Sonuçta bu, artan oranlı vergi tarifesinin dış bükey bir eğri oluşturmasına yol açar.
Artan oranlı vergi tarifesinde önemli olan nokta, gelir artışına paralel olarak vergi oranında da bir artışın meydana gelmesidir. Ancak unutulmamalıdır ki, düz oranlı vergi tarifesinde gelir arttıkça vergi miktarı artar, ancak oran sabittir (Orhaner, 2000: 161).
Artan oranlılık, sıklıkla “az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması” şeklinde tanımlanır. Ancak, bu tanım yeterince açık değildir. Gerçekte, artan oranlılıkta önemli olan, vergi mükelleflerinin katlandıkları fedakârlığın da eşit olmasıdır. Örneğin, bir mükellef için 100 TL, hayatını idame ettirecek ihtiyaçları karşılaması gereken bir miktar olabilirken, başka bir mükellef için bu durum geçerli olmayabilir. Bu sebeple, vergi oranları gelir seviyesi arttıkça yükseltilir.
Artan oranlılıkta marjinal vergi oranlarının belirlenmesinde sosyal ve ahlaki düşüncelerin yanı sıra, vergi sistemini basitleştirebilecek bir oran yapısının uygulanabilir olması da önemlidir (Orhaner, 2000: 161).
Artan oranlı vergi tarifesi, çeşitli unsurlara bağlı olarak, farklı derecelerde artış gösterebilir. Bu unsurlar tarifedeki dilim sayısı, dilimlerin genişliği, yükseklik farkı, uzunluk farkı ve artma oranı gibi faktörleri içerir (Yılmaz, 2006: 242). Yükseklik farkı, en yüksek vergi oranı ile en düşük vergi oranı arasındaki farkı ifade eder. Bu fark, vergi yükünün dağılımını ve tarifenin genel etkinliğini belirler. Diğer yandan, uzunluk farkı, en düşük vergi oranının uygulandığı matrah ile en yüksek vergi oranının uygulandığı matrah arasındaki farkı temsil eder. Bu fark, vergi tarifesi içerisindeki matrahların genişliğini ve bu genişliğin vergi toplama etkinliği üzerindeki etkisini belirler. Bu parametreler, artan oranlı vergi tarifelerinin etkinliğini ve adilliğini belirlemek açısından önemlidir ve vergi politikalarının tasarımında ve uygulanmasında belirleyici bir rol oynarlar (Erdem vd., 2006: 130).
Vergi tarifesi yapılandırılırken, tarife basamakları ve artma oranları önemlidir. Tarife basamakları, artan oranlı vergi tarifesindeki her bir oranın uygulanacağı matrah dilimlerini ifade eder. Dilim sayısı arttıkça, artan oranlılığın derecesi de artar.
Son olarak, tarife uzunluğu ve dilim aralığının genişliği önemlidir. Eğer dilim aralıkları çok geniş ve tarife uzunluğu kısa ise, vergi tarifesi neredeyse düz oranlı bir hal alır. Bu durum, yatay ve dikey adalet ilkelerine uygun bir vergilendirme uygulamasını engeller (Yılmaz, 2006: 242).
3.2. Düz Oranlı Vergi Tarifesi
Düz oranlı vergi, matrahın her seviyesine sabit bir oranda uygulanan bir vergi sistemidir. Bu sistemde ortalama vergi oranı, matrahın yüzdesi olarak ifade edilir ve matrahtaki değişikliklerden etkilenmez. Örneğin, %20’lik bir gelir vergisi oranı, 10.000 dolar ve 100.000 dolar geliri olan kişiler için aynı olup, sırasıyla 2.000 ve 20.000 dolar vergi ödenir. Düz oranlı vergi tarifesinde, vergi miktarı matrahtaki artışa rağmen nisbi olarak aynı kalırken, mutlak olarak yükselir. Her gelir düzeyinde ortalama ve marjinal vergi oranı birbirine eşittir ve matrahtaki artışla birlikte ödenen vergi miktarı da artar (Turhan, 1998: 54).
Düz oranlı bir vergi sistemi, gelirin kaynağına ve türüne göre farklı oranlar uygulayabilir. Son zamanlarda bu sistem, kişisel ve işletme gelirine farklı oranlar uygulanacak şekilde birçok ülkede uygulanmaktadır. Bazı ülkeler sermaye gelirine düz oran uygularken, emek gelirine artan oranlı tarife uygulamaktadırlar. Bunlar genellikle ikili ya da yarı ikili gelir vergisi sistemi olarak adlandırılır.
Vergi matrahı, indirim veya kesintilere izin verilip verilmemesi üzerine değişebilir. İndirim ve istisnaların bulunmadığı bir vergi sistemi gerçek düz oranlı vergi olarak kabul edilir ve bu durumda vergi ödemeleri gelirle orantılıdır (Paulus ve Peichl, 2008: 3-4). Bu tür bir vergi sistemi şimdiye kadar yalnızca Gürcistan’da uygulanmıştır.
Bir gelir vergisi düz oranlı olmasına rağmen, belirli bir gelir seviyesini vergiden muaf tutmakla artan oranlılık özelliği taşıyabilir. Bu, gizli artan oranlı tarife ya da düz oranlı vergi tarifelerinin artan oranlılığı olarak adlandırılmaktadır.
Şekil 4. Düz Oranlı Vergi Tarifesi
Kaynak: Turhan, 1998: 54.
Düz oranlı vergi sistemi, matrahın artmasıyla vergi tutarının artmasına rağmen, oranın sabit kalması nedeniyle, düşük ve yüksek gelirli mükellefler arasında eşit fedakârlık düzeyini sağlamada sorunlar yaşar (Akdoğan, 1980: 24). Bu sistemin başka bir önemli zorluğu da, marjinal vergi oranı ve asgari gelir düzeyinin belirlenmesidir ki bu faktörler sistemin artan oranlılık özelliklerini belirler.
Şimdiye kadar anlatılanlar düz oranlı vergi hakkında teoriktir. Gerçek uygulamalarda, bir vergi sisteminin düz oranlı olabilmesi için hiçbir istisna veya indirimin olmaması gereklidir. Ancak, birçok ülkenin uyguladığı düz oranlı vergi sistemleri, indirimler ve istisnalar içermektedir. Bu durum, sistemlerini gizli artan oranlı hale getirir.
Son yıllarda birçok ülkenin düz oranlı vergi reform önerileri sunduğunu da belirtmekte fayda vardır. Bu reform önerilerinin çoğu, düz oranlı vergi tarifesi prensibine dayanmaktadır. Ancak, uygulama bazen teoriyle tamamen uyumlu olmayabilir ve bazı istisnalar ve indirimler, düz oranlı vergi sistemini gizli artan oranlı bir sisteme dönüştürebilir.
3.3. Azalan Oranlı Vergi Tarifesi
Azalan oranlı vergi tarifesi, matrahın artmasıyla ortalama vergi oranının azalması durumunda uygulanır (Turhan, 1998: 56). Bu tarifenin bazıları gerçekten azalan oranlıdır, bazıları ise yalnızca görünüşte öyledir. Gerçek azalan oranlı vergiler, matrah yükseldikçe oranı düşen vergilerdir, ancak bunlara uygulamada pek rastlanmaz. Görünüşte azalan oranlı vergiler aslında artan oranlı vergi tarifeleri olup, matrahın artmasıyla vergi oranlarının yükseldiği durumları temsil eder (Dikmen, 1973: 243).
Şekil 5. Azalan Oranlı Vergi Tarifesi
Kaynak: Birinci, 2015: 38.
Azalan oranlı tarifede, ortalama vergi oranı ile vergi matrahı arasında ters bir ilişki bulunur. Vergi geliri, matrahın artmasıyla artar ancak bu artış, matrahın artış hızından daha yavaştır. Marjinal vergi oranı, en düşük gelir diliminde ortalama vergi oranının altında kalır ve bu da gelir artışı karşısında daha az yıllık vergiye neden olur. Bu durum, daha üretken bireyleri daha düşük vergi oranlarıyla ödüllendirir ancak bu tarifenin, ödeme gücünün gelir artışıyla arttığı anlayışına aykırıdır (Birinci, 2015: 51).
Azalan oranlı vergi tarifesinde, vergi miktarı matrahı dikkate almadan belirlenir. Bu sebeple, vergi miktarının belirlenmesinde, kazanç, irat, değer, servet, harcama gibi matrah oluşturacak herhangi bir ölçüt dikkate alınmaz (Herekman, 1976: 73). Dolayısıyla, ödeme gücü ile matrah arasında herhangi bir ilişki yoktur ve ödeme gücünün artması, vergi tutarını etkilemez. Sonuç olarak, ödeme gücü arttıkça, vergi tutarının ödeme gücüne oranı giderek azalmaktadır.
SONUÇ
Vergi tarifeleri, her ülkenin vergi politikasının önemli bir parçasıdır ve hükümetin ekonomik hedeflerine ve adalet anlayışına bağlı olarak farklı şekiller alabilir. Bu çerçevede, düz oranlı ve azalan oranlı vergi tarifeleri üzerinde durulmuştur. Her biri, kendi avantajları ve dezavantajları ile belirli bir ekonomik ve sosyal amaç hizmet eder.
Vergi tablosu, mikro ve makro ekonomik değişkenler üzerindeki etkileri yanı sıra vergilendirmedeki adil ve verimlilik açısından önemli bir vergi politikası faktörüdür. Özellikle mükelleflerin ödeme yeteneğine kesinlikle bağlı olan gelir vergisi gibi bir vergide, vergi tablosunun organizasyonu büyük önem taşır. Çünkü, vergi adaletinin sağlanması ve vergi sistemlerinin mükelleflerin kişisel durumuna göre şekillendirilmesi vergi tablolarına bağlıdır. Hangi vergi tablosunun uygulanacağı ve vergi tablosunun nasıl düzenleneceği, yıllardır tartışılan ve vergi sistemi hakkında bir uzlaşmaya varılamayan konuların başında gelir. Maliyeciler yıllardır vergilendirmede adaleti hizmet edecek olan ilerleyici vergileri desteklemişler; ancak, 1980’lerden itibaren düz vergi oranının uygulanabilirliği gündeme gelmiştir. Böylece, vergi tabloları hakkındaki tartışmalar, vergi matrahına ilerleyici vergi oranının mı yoksa düz vergi oranının mı uygulanması gerekliliği üzerinde yoğunlaşmıştır.
Düz oranlı vergi tarifeleri, genellikle basitlik ve öngörülebilirlik sağlaması nedeniyle tercih edilir. Ancak, düşük ve yüksek gelirli mükelleflerin eşit bir fedakarlık düzeyinde olmasını sağlamadığı için eşitlik ilkesi bakımından sorunlar ortaya çıkabilir. Ayrıca, düz oranlı vergi sistemlerinin bazı ülkelerde indirim ve istisnalarla birlikte uygulanması, onları gizli artan oranlı hale getirerek bu basitliği ve öngörülebilirliği azaltabilir.
Öte yandan, azalan oranlı vergi tarifeleri genellikle daha üretken bireyleri ödüllendirir ve onları daha fazla üretmeye ve çalışmaya teşvik eder. Ancak, bu tarifenin adaletsiz olduğu ve geliri arttıkça ödeme gücünün de artması gerektiği düşüncesiyle çeliştiği eleştirileri de vardır.
Sonuç olarak, vergi tarifeleri karmaşık ve çok yönlüdür ve genellikle ekonomik hedefler, adalet ve uygulanabilirlik arasında bir denge bulmayı gerektirir. Bu nedenle, en iyi vergi tarifesinin ne olacağını belirlemek, genellikle özgün ekonomik, politik ve sosyal koşullara bağlıdır.
KAYNAKÇA
Akdoğan, A. (1980). Gelir Vergisi Açısından Vergi Adaletine Teknik Bir Yaklaşım, Ankara: Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayını.
Birinci, N. (2015). Teori Ve Uygulama Bazında Düz ve Artan Oranlı Vergi Tarifelerinin Karşılaştırmalı Analizi, Doktora Tezi, İzmir: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Dikmen, O. (1973). Maliye Dersleri: Giriş ve Genel Vergi Teorisi, İstanbul: Fakülteler Matbaası.
Erdem, M., Şenyüz, D. ve Tatlıoğlu, İ. (2006), Kamu Maliyesi, Bursa: Ekin Kitabevi.
Erginay, A. (1974). Kamu Maliyesi: Kamu Gelirleri, Kamu Giderleri, Bütçe, Maliye Politikası, Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları.
Gürdal, T. (2001). Türk Gelir Vergisi Tarifelerinin Rasyonel Vergileme Açısından Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Herekman, A. (1976). Genel Vergi Kuramı, Ankara: Kalite Matbaası.
Nadaroğlu, H. (1998). Kamu Maliyesi Teorisi, İstanbul: Beta Basım Yayın.
Orhaner, E. (2000). Kamu Maliyesi, Ankara: Gazi Kitabevi.
Rakıcı, C. (2008). Gelir Dağılımının Düzenlenmesinde Gelir Vergisinin Rolü: Türkiye Örneği, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Sağbaş, İ. (2010). Vergi Teorisi, Ankara: Ece Matbaası.
Şeker, K. (2006). Türk Vergi Sisteminde Katma Değer Vergisi İstisna ve İadelerin Uluslararası Taşımacılık Uygulaması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Turhan, S. (1998). Vergi Teorisi ve Politikası, İstanbul: Filiz Kitabevi.
Uluatam, Ö. (2003). Kamu Maliyesi, Ankara: İmaj Yayınevi.
Yılmaz, G. A. (2006). Türkiye’de Gelir Vergisi Tarifesinde Meydana Gelen Değişikliklerin Vergilendirmede Adalet İlkesi Bakımından Değerlendirilmesi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, XXI(1), 239- 268.