VERGİ YÜKÜMLÜSÜ/MÜKELLEFİ
1-Kavram ve Tanımlar;
Türkçemizin gündelik kullanımı ile Vergi Yükümlülüğü, vergi mevzuatımızda Vergi Mükellefi yerine kullanılmaktadır. Literatürde vergi yükümlüsü şeklinde kullanılması yaygınlaşmıştır.. Vergi Yükümlüsü, Vergi Mükellefi olarak yazım ve konuşma dilinde karşılığını bulmaktadır. Yükümlü kelimesi Türkçe kökenlidir. Bu nedenle yazı akışımızda yükümlü ve mükellef kavramları birbiri yerine kullanılmaktadır. Bu husus aşağıda incelendiği gibi Arapça kökenli Mükellef kelimenin tam anlamı ile yükümlü olarak Türkçeye çevrilmesinden kaynaklanmaktadır.
Vergi yükümlüsü ya da mükellefini kavramsal anlamı ile tanımlayabilmemiz için, ilk elden kelime anlamı, ardından terim anlamını ortaya koymamız gerekmekte olup en önemli hususta kelimenin terim anlamını ortaya koyabilmektir. Konumuz açısından terim anlamı hukukta yer alan anlamlandırmadır. Bu bağlamda mükellef, yükümlü kelimelerinin, kelime ve terim anlamları aşağıdaki şekilde açıklanabilir.
Mükellef, Yükümlü sözcüklerine Etimoloji açısından bakarsak, Nişanyan ın Etimoloji Sözlüğünde Yükümlü, “Ad halinde yükümü olan, mükellef anlamına gelir. Türkçe dilinden alınan yükümlü kelimesi Türkçe anlamındadır. Tarihte en eski Kaynak olarak ta Türk Dil Kurumu, TDK (1940)”şeklinde açıklanmaktadır. TDK da ise Yükümlü, Türkçe kökenli bir kelime olup, Türk Dil Kurumu yükümlü, “vergi vermekle yükümlü olan kimse veya kuruluş” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2023). “Bir şeyi yapma zorunluluğu olan, memur, mükellef olarak ta tanımlamaktadır.
Mükellef Arapça kökenli olup, Nişanyan Etimoloji Sözlüğünde şöyle açıklanmaktadır. Arapça klf kökünden gelen mukallaf “yüklenen, yüklenmiş, yükümlü, yüklü” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça kallafa “yüklenen” fiilinin mufazzal vezninde II. edilgen fiil sıfatıdır. Bu fiil Arapça kulfa(t) “külfet, yük” sözcüğünün II. fiilidir.
Sözlükte ise; Mükellef;(a.s Külfetten, c:mükellefin)1.bir şeyi yapmaya, bir şeyi ödemeye mecbur olan, 2.külfetle süslenmiş, mükemmel şekilde hazırlanmış, 3.vergi vermekle yükümlü kimse. (Devellioğlu, 2020,sh.837)
Mükellefiyyet ise (a.i):yüküm, mecburiyet, yapmaktan kaçınılamayan iş, veya bir işi yapmaktan kaçınılamama hali, (Devellioğlu, 2020,sh.838)
Hukuk sözlüklerinde ise terim anlamıyla; Mükellef; Yükümlü, eski hukuka göre akil ve baliğ olan kimsedir. Yani medeni kanunun 9.maddesine göre, haklarını kullanma yeteneğine sahip kişidir. (Şener, sh.559).
Mükellefiyet: Genel olarak, bir kişiye veya bir şeye yüklenen külfet ve yüktür. Yani eda borcudur. Başka bir anlatımla, vazife, şart ve içtinap (onun bir şeyi yapması)yüküdür. Hukuki işlemler ve ilişkilerde tarafların birbirine ya da taraflardan birisinin diğerine karşı yükledikleri vazife, eda, külfet veya şartlardır…..(Şener,2001,s.559-561)
Nihayetinde, T.C Adalet Bakanlığı Hukuk sözlüğünde;
Mükellef; Yükümlü; ödevli; görevli, Mükellefiyet ise; Yükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev
Olarak tanımlanmıştır.
Vergi Usul Kanun m. 8 uyarınca yükümlü tanımı; Vergi Mükellefi; “vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ya da tüzel kişi” olarak yapılmıştır. Dikkat edileceği üzere mevzuatımız, Mükellef terimini kullanmakta ve tanımlamaktadır. Usul Hukukumuzda Mükellefiyet tanımı yapılmamıştır.
Öte yandan Vergi Usul Hukuku nda yapılan tanımlama, tam tanım olmayıp, eksik tanımdır. İleride de görüleceği üzere vergi sistemimizde bu tanımın dışında Mükellef, mükellefiyet olarak diğer unsurlar ve düzenlemelere yer verilerek, yeni anlamlarda farklı tanımlamalara da yer verildiğini görmekteyiz. İlerleyen bölümlerde ayrıntıları ile açıklanacaktır.
Sonuç olarak Kelime, terim ve kavram olarak anlamlarını ortaya koyduğumuzda mükellef, tam anlamıyla yükümlü olarak karşılık bulabilmektedir. Onun ötesinde her iki kavramda da bir şeyin, yapılması istenilen buyruğun, edimin bir taraf, otorite, güç olarak karşı muhatabına yani özneye zor bir işin, külfetin yüklenmesi anlamı ortaya çıkmaktadır. Terim anlamıyla da Vergi Usul Hukukumuzda tanımlanmaktadır.
2-Vergi Hukukunda, Vergi Mükellefi/Yükümlüsü ve Sonuçları;
Sözlükler dil bilimi bakımından taşıdıkları bütün öneme rağmen, bilimsel olarak pekte yeterli sayılmazlar… Hukukta esasen tüm bilim alanlarında sırf sözlük anlamı ile bir kavram yeterli olmaz. Istılah (terim) olaraktan daha büyük yararlar sağlar… Sözlük ve terimler arasında bir bağ kurmaktan kendimizi alamayız. (Şener, s.7)
Terim anlamı Vergi Usul hukukunda verilmektedir. Vergi Usul Kanun m. 8 uyarınca yükümlünün tanımı; Vergi Mükellefi; “vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ya da tüzel kişi” olarak yapılmıştır.
Yukarıdaki tanımda madde metninde geçen “terettüp eden” terimi ise yine
- Adalet Bakanlığı Hukuk Sözlüğünde terettüp e, Düşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek olarak anlam verilmiştir.
Buna göre terettüp eden yerine “vergi borcu yüklenen” anlamında kullanabiliriz.
Vergi Mükellefi kavramı yalnızca bu tanımdan hareket edilerek vergi yüklenen kimseye yani vergi mükellefi tanımı ile ele alınamaz. Çünkü yapılan tanımlama da iki esas ortaya çıkmaktadır. Vergi borcu ve gerçek ya da tüzel kişi. Bu tanım, tam tanım olmayıp, eksik tanımdır. Vergi hukuku uygulamasında maliye yazınında vergilendirme işlemlerinde toplu olarak dikkate alınması vurgusu ön plana çıkar. Sistem kendi içerisinde de bu tanımın eksik olduğunu da vurgular. Çünkü tanım yalnızca vergi borcu açısından yapılmaktadır. Vergi uygulamalarında borcu olmayıp yalnızca bildirim yapmakla yükümlü kılınanlara da vergi mükellefi denmektedir. Bunun yanında gerçek ve tüzel kişi olmayıp bazı organizasyonlar ve topluluklarda ilgili kanunlarında vergi mükellefi olarak addolunurlar. Yine vergi mevzuatımızda “Mükellefin vergi borcunu ödeme dışında bazı biçimsel ve usule ilişkin ödevleri de vardır. Bu ödevler başta vergi usul kanunu olmak üzere vergi kanunlarında yer almıştır.”(Kırbaş, sh.64) Görüldüğü gibi mükellefiyet şekli görev, ödev, yükümlülükleri de içine alan daha geniş bir kavramdır. Vergilendirmeden doğan ilişkide maddi görevler ve şekli görevler bir arada bulunur. Bununla birlikte bir kimsenin vergi borçlusu olmadan da yerine getirmek zorunda olduğu şekli ödevleri de bulunur. Örneğin zarar eden bir ticari işletme yalnızca şekli vergi beyannamesi gerekir. İşi bildirmek gibi görevleri devam eder.(Öncer, Kumrulu, Çağan, Göker,sh 82)
Eksik tanımlama olarak görmemizin örnekleri yukarıda olduğu gibidir. Kavramın Tam Tanım olabilmesi için gereken unsurların başında, bir kavramın kaplamına giren tüm bireyler tanımın içinde olmalı o sınıfa ait olmayanlar dışarıda bırakılmalı, içleminde bulunan ana özellikler tam olarak tanımın içinde yer almalıdır.
Vergi yazınında bu hususa dikkat çekilerek ilgili tanımlamaya Maddi Tanım adı verilmiştir. Buna maddi vergi mükellefiyeti adı verilmektedir. Bu tanımda vergi mükellefiyetinin en önemli unsuru olan vergi borcunun ödenmesi vurgulanmaktadır Vergi Mükellefiyeti, kapsam yönüyle eksik bir tanımdır demiştik. Eksik Tanım olmasının bir diğer yönü de yine yukarıda ki tanımda yer alan “gerçek ve tüzel kişi” ifadeleridir. Tanıma bağlı kalırsak gerçek ya da tüzel kişi olanlar haricinde diğer kişi ve kuruluşların vergi mükellefi olmayacakları anlamı çıkmaktadır. “ Oysa hem vergi usul kanununda, hem de diğer vergi kanunlarında tüzel kişi olmadığı halde bazı kişi ve mal topluluklarının mükellef olarak kabul edildiği görülmektedir. …VUK nun 10. Maddesinde vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef ve sorumlu olmaları halinde ..ifadesine yer verilmektedir. “Kurumlar Vergisi kanununda cemaatler vakıf hükmünde sayılarak mükellef addedilmektedirler. Aynı şekilde menkul kıymet yatırım fonları tüzel kişiliği olmadığı halde sermaye şirketleri addolunarak mükellef kabul edilmektedir. İş ortaklıklarının da tüzel kişi olmaması mükellefiyetini etkilememektedir.”(Kırbaş. 2018,s.64-65)
Vergi Mükellefi dışında, vergi sistemimiz her vergi kanununda vergi konusu içerisinde Vergi Mükellefiyeti ni tanımlamaktadır. Bu Verginin kanuniliği ilkesinin bir sonucudur. Öyle ise Vergi Mükellefiyeti yalnızca tanıma bağlı kalınmayıp, ,ilgili kanuni düzenlemelere de bakmak gerekmektedir. Burada yine bir kavram ile tanışıyoruz. Kanuni Mükellefiyet, ,ilgili vergi kanununun tanımlanan mükellefiyeti. Fakat izleyen satırlarda da yer alacağı üzere bu ayrımlar vergi yazınında geçerli olup, hukuki tanım ve bağlayıcılıkları yoktur.
Vergi yazınında buna göre, Kanuni Mükellefiyet, Fiili Mükellefiyet, Aracı Mükellefiyet tanımları yapılabilir. “Kanuni mükellefiyet, belirttiğimiz gibi, vergi kanunları ve diğer kanunlar gereğince kendisine vergi borcu yüklenilen gerçek ya da tüzel kişidir. Fiili mükellef ise vergi borcunu fiilen ödeyen gerçek ve tüzel kişidir. Aracı mükellef ise vergi borcunu fiilen ödeyen gerçek ve tüzel kişidir. Aracı mükellef ise vergi hamalı olarak adlandırılır vergi kanunları dışında kendisi yükümlü olmadığı halde üzerine devraldığı vergiyi bir başkasına kısmen veya tamamen, sürekli ya da geçici olarak devreden gerçek ya da tüzel kişidir.(Şen, Şağbaş,2017 s. 123)
Yine yazında taraflar açısından da vergi mükellefi tanımlanmaktadır. Burada taraflar alacaklı ve borçlu taraf olarak ayrıma tabii tutulurken, vergilendirme ilişkisinde alacaklı taraf aktif vergi süjesi, borçlu taraf pasif vergi süjesi olarak ayrıma tabii tutulmaktadır. “Aktif vergi süjesi, alacaklı taraf; Devlet ve kendisine vergilendirme yetkisi verilmiş olan diğer kamu kuruluşlarıdır. Pasif Vergi süjesi, vergi borçlusu veya mükellefe pasif vergi süjesi de denilmektedir. Vergi olayında taraflardan birisi mükelleftir. Gerçekten bir borç olduğuna göre, bir alacaklısı olduğu gibi, bir borçlusu da olması icap eder.(Aksoy1996. Sh.32-33)
Vergi Mükellefi/Yükümlüsü her ne kadar Usul Hukukunda tanımlanmış olsa da, bu tanımdan hareketle vergi uygulamaları anlamlandırılamaz ve yorumlanamaz. Ancak diğer kanunlarda açıkça mükellef olarak addolunan, işaret edilen, gerçek ya da tüzel kişi, kurum, ortaklık, organizasyon gibi adlarla anılacak muhatabın ve yalnızca borç olması değil de işlem, bildirim gibi ödevlerin bu tanımla ilişkilendirilmek suretiyle tespit edilmesi sonucu ortadadır.
Olası bir yeniden yazılacak Usul hukukunda, Vergi Mükellefine ilişkin yeniden dört başı mamur bir tam tanım yapılması zaruridir.
3-Vergi Mükellefi/Yükümlüsü ile İlgili Diğer Özellikler;
Vergilendirme ilişkisinde yükümlü, kamu hukukundan kaynaklı yetkiye dayanarak vergi koyan devlete karşı maddi ve şekli yükümlülüklere sahip olan kişidir (Egeli ve Dağ, 2012: 131). VUK m. 8 uyarınca göre yükümlü; vergi kanunları çerçevesinde kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya da tüzel kişidir. Vergi öznesine ilişkin hukuki tanımda “yükümlü” ve “vergi sorumlusu” olmak üzere iki kavram ortaya çıkmaktadır (Oktar, 2018: 73). Yükümlü veya vergi sorumlusu, kanunun vergi alacağının doğumunu bağladığı olay ile ilişkisinden dolayı, vergi borcunu gelirinden veya servetinden ödemek zorunda kalan kişi veya kurumlardır (Turhan, 1998).
Vergi kanunlarımızda vergi mükelleflerinin yasalarla sorumlu tutulan yükümler yüklenmiştir. Verginin kanuniliği gereği doğrudan doğruya yasadan doğar. Yükümlülük yasadan doğduğu için sözleşme ile yasalara aykırı olarak değiştirilemez. Yasada öngörülen istisnalar dışında yükümlülüğe ilişkin özel sözleşmeler vergi dairesini bağlamaz. Bu husus bizzat madde metninde hüküm altına alınmıştır. Buna göre Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz. (VUK 8/3)
Yine aynı kanunun maddesine göre. ”Vergiyi doğuran olayın yasalarla açıklanmış olması yükümlülüğün doğumuna engel değildir. “Örneğin izinsiz olarak haş haş yetiştiren bir kimse için zirai Kazanç, bundan uyuşturucu madde çıkartarak satan kişi için de ticari kazanç nedenleriyle gelir vergisi yükümlülüğü doğar.” ( öncel Sh.84 )
Vergi kanunların da geçek ve tüzel kişilerin İ<imler oldukları tanımlanmamıştır. Bu konuda Medeni Kanuna başvurmak gerekir. Gerçek kişilik insanın insan olduğu için ve tek başına sahip olduğu kişiliktir. Çocuğun sağ olarak tümüyle doğduğu anda başlar, ölümle erer. r. (TMK, md. 28). Ancak kanun, sağ doğmak koşuluyla, istis olarak doğmamış çocuklara (cenin) da hak sahipliği Yeteneğini vermektedir (TMK. md. 28). Gerçek kişiliğin mahkeme karanile de or- tadan kalkabileceğini Medeni Kanun kabul etmektedir (TMK. md. 31).
Tüzel kişiler ise, kendilerine hukuk düzenince kişilik tanınan, üyelerinden ayrı bir kişiliği olan ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere örgütlenmiş kişi topluluklarıdır. Bunlar cins, hısımlık gibi insana özgü olanlar dışında bütün hakları kazanma ve borç yükümü altına girebilme Yeteneğine sahiptirler (TMK. mnd. 48). Tüzel kişiler taşınır ve taşınmaz alıp satabilirler. Alacaklı olabilecekleri gibi borç altına da girebilirler. Konut sahibi olabilecekleri gibi uyruklukları da vardır.( Kırbaş.s65)
Bu bilgiler ışığında denilebilir ki, vergi mükellefi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Bu tüzel kişi özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, resmi bir kuruluş da olabilir. Vergi mükellefi bir Türk vatandaşı olabileceği gibi bir Yabancı da olabilir.
Verginin kanuniliği ilkesi gereği, VUK nun da ki vergi mükellefi tanımının yanında, vergi konusu içerisinde Vergi Mükellefinin kim olduğu da mutlaka tanımlamaktadır.
Vergi kanunları incelendiğinde mükellefin genellikle konudan sonra ya da konu ile birlikte gösterildiği görülmektedir. “Gelir Vergisi Kanununa göre gerçek kişiler, Kurumlar Vergisi Kanununa göre sermaye şirketleri, kooperatifler, ,iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, iş ortaklıkları, Emlak Vergisi Kanununa Göre bina ve arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa bina ve araziyi malik tasarruf edenler, Damga Vergi Kanunu na göre, kâğıtları imza edenler Veraset ve İntikal Vergisi Kanununa göre veraset yoluyla ya da, ivazsız biçimde mal iktisap edenler. Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununa göre trafik, belediye ya da liman sicili ile Ulaştırma Bakanlığınca tutulan sivil hava vasıtaları sicilinde adlarına motorlu kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişiler, Katma Değer Vergisi Kanununa göre mal teslim eden, hizmet eden ve ithalatta bulunan kişilerle, kanunun 8. maddesinde yazılı diğer işlemleri yapanlar mükelleftirler. Özel tüketim vergisinde ise, kanunda belirtilen listelerdeki mal ve araçları imal, inşa ya da ithal edenlerle bunların ticaretini yapanlar, kullanmak üzere ithal edenler ya da müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenlerdir.” (Kırbaş,s.66) Konaklama Vergisi Kanunun da Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin mükellefi verginin konusuna giren hizmetleri sunanlardır , Değerli Konut Vergisi Kanunun 3.maddesinde Değerli konut vergisinin mükellefi, mesken nitelikli taşınmazların maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa mesken nitelikli taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerdir.
4-Yükümlülük/Mükellefiyet ve Hak İlişkisi
Hukuk düzeninde Hak ve Yükümlülük arasında karşılıklı bir ilişkinin varlığından söz edilir. Yükümlülük kavramının karşıtı Hak olarak karşımıza çıkar. Ve karşılıklı ilişki halinde bir anlam ifade eder. Özel Hukuk alanında bu ilişki daha bariz ve açıktır. Kamu hukukunda ise biraz kapalı bir ilişki mevcutken, Özel hukuka kıyasla daha güçlü bir ilişki olmalıdır. Nihayetinde kişi hak ve özgürlükleri söz konusudur. Bu ilişkiler hak ve yükümlülük ilişkisinde hukuk yazınında şöyle gözükür. “Hak kavramının karşıtı olarak hukuki yükümlülük vecibe, borç yada ödev kelimelerinin sık sık kullanıldığı dikkatimizi çeker….Hukuk hayatında hak ve borç , ödev arasında çok nazik bir karşılıklılık ilişkisinin bulunduğu görülür. Hukuk düzeninin belirli bir kişi için tanıdığı hak başka bir kişi için hukuki yükümlülük borç veya ödev doğurur. Alacaklıya alacağını isteme hakkını tanıyan hukuk kuralı aynı zamanda borçlu için bir hukuki yükümlülük veya ödev yaratmış olur.”(Güriz,2020 sh.120) Mükellef/ Yükümlülük teriminin sözcük olarak “sürekli bir sorumlulukla muhatap olan” manasını taşıması, ilk bakışta yükümlü hakkını gölgeleyen bir yapı taşımaktadır. Yükümlü kelimesinde ödev vurgusu ağır bastığı için vergi yükümlüsü olan kişinin bazı hakları olacağı ilk önce akla gelmemektedir. “Ancak, yükümlülük ya da sorumluluğun haklardan ayrılması da beklenemez. Çünkü hak olmadan sorumluluğun işlevsel yönü tamamlanamaz.” Hak ve yetki terimlerinin birbiriyle ilintili olduğunun unutulmaması gerekir (Yücedoğru, 2007: 3)Bireylerin en başta insan olmalarına bağlı olarak genel hukuk düzeninde bazı temel hakları vardır. Bundan dolayı kişilerin sahip oldukları hakların, vergi hukuku çerçevesindeki yansıması vergi yükümlüsünün menfaatleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak söz konusu haklar genel düzenin sağladığı ve özel düzenin özelliklerine uyumlu haklardır (Güneş ve Şirin, 2006: 137). Buda yükümlü karşısında mükellef haklarını ortaya çıkarmıştır.
Yeni bir kavram olan yükümlü hakları hakkında çeşitli tanımlar vardır. Yükümlü hakları, vergilendirme sürecinde devlet ve yükümlü arasında gerçekleşen hukuksal ilişkide yükümlüye sağlanan hakların tamamıdır (Gerçek, 2006: 127). Yükümlü hakları, vergi yükümlülerine pozitif veya negatif bir istekte bulunma yetkileri veren ve ihlal edildiğinde hukuksal korunma sağlayan haklardır (Dönmez, 2003: 3). Yükümlü hakları, birincil ve ikincil kaynaklarla hukukun yükümlüye tanıdığı, yükümlünün de devletten bazı taleplerinin olabileceği yetkilerdir (Yaltı, 2006: 3). Genel olarak vergilendirme ilişkisine bağlı olarak vergi yükümlüsü ile devlet arasındaki hukuksal ilişkide vergi yükümlüsüne tanınan haklara vergi yükümlüsü hakları adı verilmektedir (Saban, 2003: 136).
Mükellef hakları kavramı genel olarak, vergi mükelleflerine, vergilendirme ilişkisinden dolayı devlet ile arasındaki hukuki ilişki çerçevesinde tanır hakları ifade etmek için kullanılmaktadır. Mükellef hakları özellikle 1990 lar dan sonra, vergi idarelerinin yeniden yapılandırılması çalışmalarında mükellef odaklı Yaklaşımı benimsenmesine paralel olarak gündeme gelmiştir Mükellef haklarının hukuksal dayanakları uluslararası anlaşmalar, mükellef hakları bildirgeleri, anayasa ve kanunlarla sağlanmaktadır Türkiye’de mükellef hakları genel ve özel haklar olmak üzere iki toplanabilir. Genel haklarda adil, eşit ve saygılı hizmet alma hakkı bilgi alma hakkı, başvuru hakkı, temsilci kullanma hakkı, bilgilendirme özel hayatın gizliliği hakkı Yer almaktadır. Özel haklarda ise tarh ve tahsile ilişkin haklar, idari Yollar sırasında haklar, Yargılama sırasında haklar ve vergi denetimi sırasında hakla öne çıkmaktadır. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2006 yılında yayınlanan Mükellef Hakları Bildirgesinde çeşitli taahhütlere yer verilmektedir. Bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mükellefle- ri ilgilendiren kararları da önem taşımaktadır(Kırbaş, dh67)
Bunların yanında başka bir yorumda, vergi yükümlüsünün maddi ve şekil unsurları olmak üzere iki boyutlu ödevleri vardır. Bu ödevlerden maddi unsur, bireyin vergi dairesi karşısında vergi borcunu ödeme zorunluluğu; şekil unsuru ise, verginin doğmasına neden olan olayın kendi kişiliğinde gerçekleştirilmesidir (Saban, 2003: 136). Ne var ki bu tanım, vergi sorumlusunun borçlarını tespit ederken, hakları konusunda duygusuzdur. Bu bağlamda vergi sorumlusunun hakları kavramı da ayrı bir önem taşımaktadır (Aslan, 2006: 1).
Yükümlü teriminin sözcük olarak “sürekli bir sorumlulukla muhatap olan” manasını taşıması, ilk bakışta yükümlü hakkını gölgeleyen bir yapı taşımaktadır. Yükümlü kelimesinde ödev vurgusu ağır bastığı için vergi yükümlüsü olan kişinin bazı hakları olacağı ilk önce akla gelmemektedir. “Ancak, yükümlülük ya da sorumluluğun haklardan ayrılması da beklenemez. Çünkü hak olmadan sorumluluğun işlevsel yönü tamamlanamaz.” Hak ve yetki terimlerinin birbiriyle ilintili olduğunun unutulmaması gerekir (Yücedoğru, 2007: 3).
Bireylerin en başta insan olmalarına bağlı olarak genel hukuk düzeninde bazı temel hakları vardır. Bundan dolayı kişilerin sahip oldukları hakların, vergi hukuku çerçevesindeki yansıması vergi yükümlüsünün menfaatleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak söz konusu haklar genel düzenin sağladığı ve özel düzenin özelliklerine uyumlu haklardır (Güneş ve Şirin, 2006: 137).
Hukuk düzeninde bu türlü tanım ve tespitleri göz önüne alarak genel bir tanıma ulaşılması düşünülürse yükümlü hakları; vergilendirme ilişkisinde, anayasa, sözleşme, yükümlü hakları bildirgeleri gibi kaynaklar aracılığıyla, vergilendirme sürecinde devlete karşı yükümlüyü koruyan özgürlükler, imtiyazlar ve haklardır.
Bu hakların tanımın yanında hukuki koruma altına alınması gereği de açıktır. Bunun içinde evvel emirde VUK nun da Mükellef/Yükümlü hakları kanuni düzenleme altına alınmalıdır. (Buna ilişkin bir tasarı model ilişkisi için bkz )
KAYNAKÇA
Adnan Gerçek, Vergilenmede Mükellef Hakları ve Türkiye’deki Durumun Değerlendirilmesi, Vergi Sorunları, S. 209.
Arslan, M. (2006). Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara.
Arslan, M. (2016). Vergi Hukuku, Dora Yayıncılık, Ankara.
Aslan, İ. Ö. (2006). Vergi Yükümlüsünün Hakları: Bir Katalog Tasarımı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Devellioğlu, Ferit.(2020) Osmanlıca –Türkçe Ansiklopedik LUGAT, Aydın Kitapevi, Ankara
Dönmez, R. (2003). Yükümlü Hakları: Ortaya Çıkış Nedenleri Ve Bir Kavramsallaştırma Denemesi, Yaklaşım Yayınları, İstanbul.
Egeli, H. ve Dağ, M. (2012). Türk Vergi Hukuku Açısından Mükellef Haklarının Değerlendirilmesi, Maliye Dergisi, Temmuz-Aralık 2012, Sayı 163.
Güneş, G. ve Şirin, E. (2006). Vergi Ödevlisinin Hakları, Vergi Sorunları, S. 197, s. 137.
Kırbaş, S. (2006). Vergi Hukuku-Temel Kavramlar İlkeler ve Kurumlar, Siyasal Kitabevi, Ankara.
Nişanyan Etimoloj, Sözlüğü, https://www.nisanyansozluk.com/ (Erişim Tarihi 02.03.2023)
Oktar, A. (2018). Vergi Hukuku, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 2018.
Öncel, M. (1972). Katma Değer Vergisi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XXIX (3-4).
Öncel, M. (2019). Ahmet Kumrulu, Nami Çağan ve Cenker Göker, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara.
Saban, N. (2003). Vergi Hukuku Genel Kısım, Der Yayınları, İstanbul.
Şener, ESAT. Açıklamalı –Madde Atıflı Hukuk Sözlüğü, Seçkin Kitapevi, Ankara
Şenyüz, D. (2020). Vergi Hukuku, Ekin Kitabevi, Bursa, 2020.
TDK. (2023). Güncel Türkçe Sözlük, https://sozluk.gov.tr/, (Erişim tarihi: 05.02.2023).
- Adalet Bakanlığı (2023) Hukuk Sözlüğü, https://sozluk.adalet.gov.tr/ (Erişim tarihi 02.03.2023)
Turhan, S. (1998). Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz Kitabevi, İstanbul.
Turhan, S. (2020). Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz Kitabevi, İstanbul.
Yaltı, B. (2006). Vergi Yükümlüsünün Hakları, Beta Basım, İstanbul.
Yücedoğru, R. (2007). Türk Vergi Sistemi Açısından Mükellef Hakları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.