GİRİŞ
Devletlerin ekonomik işleyişinde kritik bir yere sahip olan vergiler, kamu gelirinin en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Bu süreçte, vergi idaresi alacaklı, mükellefler ise borçlu konumunda bulunurlar. Ancak vergi toplama ve ödeme sürecinde bazen hatalar yaşanabilmekte ve bu durum, devlet ile mükellef arasında uyuşmazlıklara yol açabilmektedir. Bu hataların ortaya çıkma sebepleri, nasıl düzeltileceği, hükümleri ve sonuçları bu çalışmada detaylıca incelenmiştir.
Vergilendirme süreci, hem mükellef hem de devlet için hassas bir dengenin korunmasını gerektirir. Mükellefler, gelirlerinden dolayı vergi ödeme yükümlülüğü altındayken, devletin sorumluluğunda olan bu kaynağın doğru ve zamanında toplanması esastır. Ancak bu süreçte bazen yanlış hesaplamalar, hatalı değerlendirmeler ya da bilgi eksiklikleri nedeniyle vergi hataları meydana gelebilir. Bu hatalar, maliyet yüklemesinden hukuki sonuçlara kadar geniş bir yelpazede etkiler yaratabilir.
Bu hatalar, genel olarak iki ana kategoride incelenir: Hesap hataları ve vergilendirme hataları. İlki maddi, ikincisi ise şekli yükümlülüklerle ilişkilidir. Hataların kaynağının doğru tespiti, çözüm yollarının belirlenmesinde kritik bir öneme sahiptir.
Vergi hatalarını giderme yolları iki ana başlıkta toplanabilir. Birincisi, idarenin proaktif olarak hataları tespit edip düzeltmesi; ikincisi, mükellefin yargıya başvurarak hataların giderilmesini talep etmesidir. Ancak yargıya başvurunun hem zaman hem de maliyet açısından yüksek olması, bu yöntemin son çare olarak tercih edilmesini gerektirmektedir.
Vergi hatalarının, devlet-mükellef ilişkisinde kritik bir yere sahip olduğu aşikârdır. Bu hataların tespiti, düzeltilmesi ve önlenmesi, kamu gelirlerinin sağlıklı bir şekilde toplanmasını, mükelleflerin haklarının korunmasını ve devlet-mükellef arasındaki güven ilişkisinin sürdürülmesini sağlar. Bu nedenle, vergi hatalarının çözümüne yönelik politikaların ve uygulamaların sürekli gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma, vergi hatalarını ve bu hataların çözüm yollarını detaylı bir şekilde ele alarak, konuya dair kapsamlı bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.
- VERGİ HATALARININ ANALİZİ
Bireylerin ekonomik faaliyetleri esnasında, meydana gelen ya da planlanan aktiviteler sonucu kişisel faydalarını maksimize etmeyi amaçlarlar (Çamlı, 2020: 18). Bu kapsamda, vergilendirme bu iktisadi faaliyetlerin önemli bir unsuru haline gelir. Vergi hatalarının meydana gelmesi ve giderilmemesi, vergi adaleti prensibine zarar verirken, bu durum gelir dağılımı dengesizliklerini ve ekonomik eşitsizliği de beraberinde getirebilmektedir (Çamlı, 2020a: 207). Ancak vergi hatalarının makroekonomik etkilerini kesin bir şekilde belirlemek oldukça karmaşıktır (Keene ve Thomson, 2007: 2). VUK’un 116. maddesine göre vergi hataları; fazla ya da eksik vergi talepleri ya da alımlarına yol açan hesaplama ya da vergilendirme hataları olarak tanımlanır. Bu süreçte, vergilendirmenin her aşamasında potansiyel hatalar meydana gelebilir (Demirel, 2016: 21).
1.1. Hesap Hatalarının Detaylı İncelenmesi
Hesap hataları, vergi miktarına etki eden faktörleri ve vergi hesaplama sürecindeki yanlışlıkları kapsamaktadır. Rakamsal olarak bu hataların değerlendirilmesi, aritmetik hatalar olarak da bilinir (Perçin, 2007: 156). VUK’un 117. maddesi, hesap hatalarının çeşitlerini tanımlamaktadır. Bu çerçevede; vergi matrahındaki hatalar, vergi miktarındaki yanlışlıklar ve aynı gelir veya kazancın birden fazla kez vergilendirilmesi hataları ana başlıklar altında değerlendirilir. Hesap hataları, doğru bir şekilde tespit edilmesi ve düzeltilmesi nispeten daha kolay olan hatalardır, çünkü bu hatalar beyanname üzerinde yapılmıştır.
Vergi hatalarının derinlemesine analizi, devletin vergi gelirlerini adil ve etkili bir şekilde toplamasını, mükellefin haklarını korumasını ve genel olarak ekonomik dengenin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini garanti eder. Bu çerçevede, vergilendirmede meydana gelen hataların tespiti ve düzeltilmesi süreci, vergi politikalarının ve uygulamalarının sürekli olarak güncellenmesi ve iyileştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu inceleme, vergi hatalarının ve bu hataların giderilme yöntemlerinin geniş bir perspektiften ele alınmasını hedeflemektedir.
1.1.2. Vergi Miktarındaki Yanlışlıkların Analizi
VUK kapsamında sınıflandırılan hesap hatalarından biri, vergi miktarı hesaplamalarında yaşanabilir. VUK 117/2’ye göre vergi miktarındaki hatalar, yanlış vergi oranlarının uygulanması, mahsupların yanıltıcı veya hatalı bir şekilde yapılması ya da vergi belgelerinde verginin eksik veya fazla gösterilmiş olmasıdır. Vergi matrahının doğru ve eksiksiz bir şekilde hesaplanması, mükellefin belirli ve maddi yükümlülüklerine tam olarak uyulduğunda gerçekleşebilir. Ancak bu durum, vergi miktarının yanlış hesaplanmasının tek sebebi değildir. Örneğin, doğru vergi matrahına sahip bir mükellef için yanlış vergi oranının uygulanması da vergi miktarı hatasına yol açabilir.
1.1.3. Mükerrer Vergilendirmeye Yol Açan Hataların Değerlendirilmesi
Mükerrer vergilendirme, vergi adilinin oluşturulmasında büyük bir engel teşkil eder. Bu, ulusal vergi politikalarının ya da ulusal ve uluslararası vergi uygulamalarının çakışmasından kaynaklanabilir (Eva, 2016: 2). VUK 117/3’e göre mükerrer vergilendirme; aynı vergi yılında, aynı matrah üzerinden, aynı vergi türü için birden fazla vergi talep edilmesi veya alınmasıdır. Ancak, aynı mükellef için farklı vergi türlerinden aynı vergilendirme döneminde talep edilen vergiler, mükerrer vergilendirme olarak kabul edilmez.
Örneğin, bir birey hem gelir vergisi mükellefi olabilir, hem de servet veya harcama vergileri için mükellef olabilir. Eğer gelir vergisi mükellefi olan bir birey aynı vergilendirme döneminde aynı matrah üzerinden iki kez gelir vergisi talep edilirse, bu mükerrer vergilendirme olarak kabul edilir. Ancak, bir birey servet ve harcama vergileri için de mükellefse, bu durum mükerrer vergilendirme olarak değerlendirilmez.Bununla birlikte, bir mükellefin daha önceden bildirdiği matrah üzerinden ödediği verginin ardından ortaya çıkan matrah farklarına dikkat edilmelidir. Örneğin, bir gelir vergisi mükellefi ödenen yıllık gelir vergisi miktarının ardından ek bir matrah farkının tespit edilmesi durumunda ek gelir vergisi alınabilir. Bu durum mükerrerlik oluşturmaz.
Vergi hatalarının doğru ve etkin bir şekilde tespiti, mükelleflerin mağdur olmamaları için kritiktir. Aynı zamanda devletin adil ve düzenli bir gelir sağlamasına da olanak tanır. Bu nedenle, vergilendirme sürecinin her aşamasında dikkatli ve titiz bir yaklaşımın benimsenmesi gerekir.
1.2. Vergilendirme Hatalarının İncelenmesi
Vergi idaresi ve mükellefleri arasında sıklıkla karşılaşılan vergilendirme hataları, genellikle hukuki boyut taşıyan sorunlar arasında bulunur (Öner, 2015: 205). VUK’un 118’inci maddesi bu hataları, vergi mükellefiyetini ve vergi doğuran olayın doğru bir şekilde ortaya konulamamasından kaynaklanan yanlışlıklar olarak dört ana kategoriye ayırmıştır.
1.2.1. Mükellefin Şahsında Hata
Bir vergilendirme hatası olarak mükellefin şahsında hata; vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği durumlarda, verginin asıl borçlusundan değil, hatalı bir şekilde başka bir kişiden talep edilmesi veya tahsil edilmesi anlamına gelir. Bu, VUK’un 118/1’inci maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bu hatalar, vergi borcunun doğruluğunu etkilemez; ancak tahsilat aşamasında yanlış bir kişiye başvurulması durumunda ortaya çıkar. İsim benzerliği gibi sebeplerle, asıl mükellefle hiçbir ilişkisi olmayan kişilere yönelik bu tür hataların yapıldığına rastlanabilir.
1.2.2. Mükellefiyette Hata
Mükellefiyette hatayı VUK, vergiye tabi olmayan ya da vergiden muaf kişilerden vergi talep edilmesi veya tahsil edilmesi olarak tanımlamaktadır (118/2’nci madde). Bu hata türünün diğerlerinden ayırt edici bir özelliği, hatanın “açık olarak” belirtilmiş olmasıdır. Yani, bu tür bir hata, tartışma ve yoruma neden olmadan açıkça görülebilir olmalıdır. Bir bireyin esnaf olma şartlarını taşımasına rağmen gelir vergisiyle yükümlü kılınması ya da motorlu taşıtlar vergisi mükellefi olması gerekirken kurumlar vergisi talep edilmesi bu tür hatalar arasında sayılabilir.
Vergi idaresinin adaletli ve doğru bir vergilendirme sistemini sürdürmesi, devletin sürdürülebilir gelir akışını ve mükelleflerin ekonomik haklarını korumak açısından kritik öneme sahiptir. Ancak, VUK gibi kapsamlı ve detaylı yasal metinlerde hataların meydana gelmesi, özellikle sürekli değişen ekonomik dinamiklere ve karmaşık vergi yapılarına sahip ülkelerde kaçınılmaz hale gelebilir.
Son yıllarda, dijitalleşme ve yapay zeka gibi teknolojik gelişmeler, vergi hatalarını minimize etme ve vergilendirme süreçlerini otomatize etme potansiyeline sahip. Yeni teknolojik araçların entegrasyonuyla, vergi idaresi daha etkin, hızlı ve hatasız işlemler gerçekleştirebilir. Ayrıca, mükelleflerin ve vergi danışmanlarının kullanabileceği dijital platformlar ve uygulamalar, vergi mevzuatındaki güncellemeleri anında takip edebilme ve böylece uyum süreçlerini kolaylaştırma imkanı sunmaktadır. Bu teknolojik adaptasyon, vergi adaletinin yanı sıra, devlet-mükellef ilişkisinde şeffaflığın ve güvenin artmasına da katkıda bulunabilir. Dijitalleşme sayesinde, mükellefler vergi ödemelerini ve beyanlarını daha kolay ve hatasız bir şekilde gerçekleştirebilirken, devlet de vergi gelirlerini daha etkin bir şekilde tahsil edebilir. Aynı zamanda, mükelleflerin hakları, gerçek zamanlı bilgilendirme ve otomatik düzeltmelerle daha iyi korunabilir.
1.2.3. Verginin Konusunda Hata
Vergi mevzuatında “verginin konusu” kavramı, VUK’un 118/3. maddesine göre, vergi kapsamına alınmamış ya da vergiden muaf olan gelirler, varlıklar ve işlemler üzerinden vergi talep edilmesi ya da tahsil edilmesi durumlarını ifade eder. Bu madde, hataların “açıkça” mevzuata aykırı olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Vergi konusu kavramı, bir verginin hangi ekonomik değer üzerinden alındığını belirtir. Bu, genellikle mal, hizmet, varlık ya da emek gibi ekonomik değeri olan öğeleri kapsar (Enginay, 1990: 39). Farklı vergi türleri, farklı vergi konularına sahiptir. Her bir vergi türünün neye yönelik olduğunu anlamak için ilgili vergi yasasına başvurulması esastır. Örneğin, gelir vergisinin amacı gelirler üzerinden vergi alınması iken, motorlu taşıtlar vergisinin amacı motorlu araçların vergilendirilmesidir. İstisnalar da vergi yasalarında belirtildiği üzere, özel şartlarda belirli konuların vergi dışında tutulmasıdır. Bu bağlamda, vergi yasaları, hangi öğelerin vergi kapsamında olduğunu veya olmadığını mükellefler için net bir şekilde belirtmelidir. Örneğin, gelir vergisi yasasına göre ticari kazançlar kapsamında, özel eğitim kurumlarının elde ettiği kazançların belirli bir süre vergiden muaf tutulması gibi. Eğer bu tür bir kazancı olan bir eğitim kurumu, muafiyet süresi içerisinde vergilendirilirse, bu bir vergi konusu hatası olarak değerlendirilir.
1.2.4. Vergilendirme veya Muafiyet Döneminde Hata
Vergi mevzuatı, karmaşık bir yapıya sahip olup, bu mevzuat içinde dikkat edilmesi gereken pek çok unsur vardır. Bu unsurlardan biri de vergilendirme veya muafiyet dönemleridir. VUK, 118/4’üncü maddesiyle bu hataları açıklıkla tanımlamıştır. Bu madde kapsamında ortaya çıkan hatalar genellikle iki farklı biçimde karşımıza çıkar.
- Vergilendirme Döneminde Hata: Bu, mükellefin vergilendirme döneminin yanlış tespit edilmesinden kaynaklanır. Örnek olarak, bir işletme sahibinin bir yıl içinde işletmesini kurup kısa süre sonra kapattığı durumu ele alabiliriz. Eğer mükellef yılın sadece belirli bir döneminde faaliyet göstermişse, bu süre için “kıst dönem” olarak vergilendirme yapılması gerekmektedir. Ancak, vergi idaresinin bu süreci tam bir yıl olarak değerlendirmesi durumunda hata meydana gelmiş olur. Bu tip hatalar, genellikle mükellefin faaliyet süresinin yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanır.
- Muafiyet Döneminde Hata: Vergi kanunları, bazı mükelleflere belirli bir süre vergi muafiyeti tanıyabilir. Ancak bu muafiyet döneminin yanlış hesaplanması veya erkenden sonlandırılması, muafiyet döneminde hataya sebep olabilir. Özellikle belirli ticari faaliyetlerde bulunanlara tanınan muafiyetlerde, bu dönemin doğru bir şekilde hesaplanması kritik öneme sahiptir. Eğer vergi idaresi, muafiyet döneminin bitimini yanlış hesaplar ve erken vergilendirme yaparsa, bu da muafiyet döneminde hataya yol açar.
Özet olarak vergilendirme ve muafiyet dönemindeki hatalar, genellikle mükellefin faaliyet süresinin veya muafiyet döneminin yanlış değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Bu tür hataların önlenmesi için vergi idaresinin süreçleri dikkatli bir şekilde izlemesi ve gerekli kontrolleri yapması büyük önem taşımaktadır. Mükelleflerin de haklarını korumak ve hatalı bir vergilendirmeyle karşı karşıya kalmamak için bu süreçleri yakından takip etmeleri gerekmektedir.
2.VERGİ HATALARININ TESPİTİ VE DÜZELTİLMESİ
Vergi hatalarının işleyişi, idarenin hatalı işlemlerinin giderilmesi anlamında kritik bir yapıya sahiptir. Bu süreç, vergi idaresi ve kişiler arasında görülen sorunların adil bir şekilde çözümlenmesi hedeflenmektedir. Çoğu zaman, bu tür hatalarda, tespit edildikten sonra meydana gelir. Bu nedenle hataların tespiti, sürecin ilk ve en önemli adımıdır.
VUK 119 maddesinin işaretlediği gibi, bir vergi raporunun tespit edilmesi için çeşitli olasılıklar bulunmaktadır:
- İlgili Memurun Hata Tespiti: Hatanın ilgili vergi memuru tarafından doğrudan tespit edilmesi.
- Üst Memurların İncelemesi: Üst kademe memurların, özellikle denetim ve kontrol işlemleri kapsamındaki incelemelerle hatanın tespiti.
- Teftiş Yoluyla Hata Tespiti: Vergi idaresinin düzenli olarak gerçekleştirdiği teftişler sırasında ortaya çıkan hatalar.
- Vergi İncelemesi Sonucu: Vergi incelemesi sırasında uzman ekiplerin yaptığı kontrollerle tespit edilen hatalar.
- Mükellefin Başvurusu: Mükellefin, kendi beyanları veya işlemleri üzerinde fark ettiği bir kusurlu vergi idaresine bildirimi.
Bu tespit yöntemleri arasında, üyelerin yatırımı üzerinde meydana gelen tespitler, vergi çatlaklarının çözümlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Hataların tespitinin ardından, bu hataların bileşenleri için iki temel yol bulunmaktadır. İlk yol, vergi idaresinin kendi içindeki hatalı işlemin iyileştirilmesidir. Bu, proaktif bir yaklaşımı ifade eder ve üye idare arasında potansiyel bir çatışmasızlığın önüne geçilmesini sağlar. İkinci yol ise, idare tarafından hatalı işlemin düzeltilmemesi durumunda, vatandaşın vergi yargısına başvurarak masrafının aranmasıdır. Bu, sahibinin korunması için son bakım olarak uygulanabilecek bir yöntemdir.
2.1. Vergi Hatalarının Düzeltilmesi
Vergi hataları, vergi idaresi veya üyesi tarafından tespit edilebilir. Mükellef tarafından bir hatanın fark edilmesi durumunda, ilgili vergi dairelerine bir dilekçe ile başvurarak hatanın standartlarını talep edebilirsiniz. Talebin değerlendirilmesi sonucu, ya kabulün iyileştirilmesi sağlanır ya da reddedilir (Ufuk, 2002: 40). Talep kabul edilirse, vergi uyuşmazlığı sona ererken, reddedilmesi durumunda üye, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na şikayette bulunabilir.
VUK 120’nci maddeye göre, vergi dairesi müdürü hatanın tavsiyeleri veya reddedilmesiyle ilgili yetkilidir. Eğer bozulma alınırsa, bu işlem düzeltme dosyası ile yapılır. Mükellefin fazla ödediği vergiyi geri almak için bir yıl içerisinde başvuru yapılması gerekmektedir; Aksi takdirde bu haklara sahip olursunuz.
Talep talebi reddedildiğinde ya da 60 gün içerisinde bir cevap alınamadığında, vatandaşın vergi mahkemesine başvurma hakkı doğar. Ayrıca, VUK 114’üncü maddeye göre vergi hatalarının hizmetleri için beş yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Ancak belirli koşullar altında bu süreye eklemeler yapılabilir. Örneğin; ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde, haczin çoğaltılmasından ek bir yıl süre ile tanınır.
Bu parçaların, üyelerin haklarını koruma amacını taşıdığını ve vergi hukukunun adil bir vergilendirme sistemini sürdürmeye yönelik olduğunun belirtilmesi önemlidir.
Vergi hatalarının düzeni, Vergi Usul Kanunu (VUK) 124. maddeyle düzenlenmektedir. Bir vergi mükellefi, vergi dairelerinde hatalı bir işlem yapıldığını düşünüyorsa, bu hatanın adresleri için başvuruda bulunabilir. Bu talep vergi dairesi tarafından reddedilirse ve sahibi bu reddi dava açma süresi olan 30 gün içerisinde öğrenmişse, doğrudan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na şikayet yoluyla başvurulabilir. Bu sürecin amacı, sahibinin korunmasını sağlamaktır. Bakanlık, müşterinin talebini değerlendirip, politikanın gidişatında nihai olarak merkezdedir. Bakanlık talebini reddederse ya da 60 gün içinde cevap vermezse, üyenin idari dava yolu ayrılır.
Vergi uyuşmazlıklarının yargılama süreci ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) ile belirlendi. Mükellef, öncelikle vergi dairelerine, ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na başvurduktan sonra talebin reddedilmesi halinde vergi mahkemesine başvurulabilir. Bu mahkeme, üyenin doğru bir şekilde seçtiği işlemi iptal eder ya da vergi dairelerinin onaylarını alır. Mükellef, karara göre İstinaf Mahkemesi’ne veya Danıştay’a başvurabilir. Son olarak, vergi hatalarını doğrudan mahkemede çözebilir, ancak bu süreçte süreç ve riskler artabilir (Yüce, 2019: 97).
2.2. Vergi Hatalarının Düzeltilememesi
Vergi hatalarının düzeltilmesi, vergi idaresi ve mükellefler için kritik bir öneme sahiptir. Bu hatalar bazen vergi idaresi lehine veya aleyhine olabilir ve uyuşmazlık yaratabilir. İdealde, vergi idaresi bu hataları kendiliğinden veya mükellefin talebi üzerine düzeltmelidir. Bu, vergi sürecinin doğruluğunu ve adaletini garantiler. 213 Sayılı VUK’un 3’üncü maddesinde, vergilendirme süreçlerinin gerçeği yansıtması gerektiği vurgulanmıştır. Vergi idaresinin hataları zamanında düzeltmemesi, kanuni gerekliliklere aykırıdır. Anayasa’nın 73’üncü maddesi, vergi yükünün toplum içinde adaletli ve dengeli bir şekilde dağıtılmasını öngörür. Vergi hatalarının düzeltilmemesi, bu dengenin bozulmasına ve hatta Anayasa’ya aykırılığa yol açabilir. Özetle, vergi hatalarını erken ve etkili bir şekilde düzeltmek hem vergi idaresi hem de mükellef için esastır.
SONUÇ
Vergilendirme sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi, vergi idaresi ile vergi mükellefi olan bireyler arasında kurulan “güven” temeline dayanmaktadır. Bu sürekli ilişkide, taraflar arasındaki karşılıklı anlayış, işlemlerin daha sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunur. Vergi idaresi, görevi gereği en yüksek vergiyi toplamaya çalışırken, vergi mükellefleri ise kendileri için en uygun miktarda vergi ödemeyi amaçlar. Bu doğal çıkar çatışması, zaman zaman taraflar arasındaki ilişkide gerilimlere neden olabilir. Ancak, bu gerilimlerin karşılıklı anlayışla ve güven çerçevesinde çözümlenmesi esastır.
Vergi uygulamaları, vergi idaresi ile mükellefler arasındaki işlemlerde bazen değişikliklere yol açabilir. Bu işlemler, bireylere ek mali yük getireceğinden, bireylerin bu yükümlülükleri sorgulaması ve itirazda bulunması doğaldır. Teknik ve uygulama hataları, vergi sürecinin karmaşıklığından kaynaklanabilir. Özellikle, idare tarafından yürütülen geniş kapsamlı vergilendirme işlemleri sırasında hataların meydana gelmesi kaçınılmazdır.
Bu vergi hataları temelde ikiye ayrılır: hesaplama hataları ve uygulama hataları. Bu hatalar, ya mükellefin ya da vergi idaresinin aleyhine sonuçlar doğurabilir. Buradaki esas amaç, hangi tarafın aleyhine olursa olsun, bu hataların etkilerinin en aza indirilmesi ve sürecin kesintiye uğramadan sürdürülebilmesidir.
Vergi işlemlerinde meydana gelen hataların giderilmesi, vergi adaletini sağlama ve mükellefin haklarını koruma açısından büyük önem taşımaktadır. Bu tür hataları düzeltme sorumluluğu, hatalı işlemi gerçekleştiren vergi birimine aittir. Eğer bu düzeltme işlemleri geciktirilir veya süreç aksatılırsa, mükellefin zarar görmesi kaçınılmazdır. Eğer vergi dairesi bir hatanın var olmadığını düşünüyorsa, bu durumu mükellefe hızla iletmelidir. Bu noktada, mükellef, idari yollardan hakkını aramak için şikayet başvurusunda bulunabilir. Hataların bu evrede çözümlenmesi, dava masraflarından ve vergi yargısının iş yükünden kaçınılmasını sağlar. Ancak, eğer mükellefin düzeltme talebi Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından da reddedilirse, mükellefin son çaresi vergi mahkemesine başvurmak olacaktır.
Vergi anlaşmazlıklarında asıl amaç, vergi idaresi ve mükelleflerin amicably sorunları çözebilmeleri ve aralarındaki güven bağının sarsılmamasıdır. Eğer vergi idaresi, bir hatanın meydana geldiğini kabul etmeme konusunda ısrar ederse, bu durum Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi ve Anayasa’nın 73. maddesinin 2. fıkrasıyla uyumsuz olabilir.
KAYNAKÇA
Çamlı, A. Y. (2020). Yeni Bir Toplum Kuram Dinamiği: Pratik-Rasyonellik. Kocatepe İİBF Dergisi, 22 (1), Afyon.
Çamlı, A. Y. (2020a). İktisadi Eşitsizlikler Giderilerek İktisadi Adalet Sağlanabilir mi? Piyasa Toplumunun Sosyo-Felsefik Bir Eleştirisi. İstanbul: Hiper Yayınevi.
Demirel, M. (2016). Vergi Hataları ve Düzeltme Yolları. Yüksek Lisans Tezi, Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi. İstanbul.
Enginay, A. (1990). Kamu Maliyesi. Ankara: Savaş Yayınları.
Eva, E. (2016). Tax Conflicts In The Light of the European Tax Harmonization. MultiScience -XXX. microCAD International Multidisciplinary Scientific Conference University of Miskolc, Hungary.
Keene, M. ve Thomson, P. (2007). An Analysis of Tax Revenue Forecast Errors. New Zealand Treasury Working Paper, 7 (2), 2, New Zealand.
Perçin, N. (2007). Vergi hatası ve vergi uyuşmazlığı farkı, vergi hatalarında düzeltme ve reddiyat. Mali Çözüm Dergisi,79, 156, İstanbul.
Ufuk, M. T. (2002). Vergi İhtilaflarının, İdari Aşamada Çözüm Yolları. Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi,356, 40, Ankara.
Yüce, M. (2019). Vergi Yargılama Hukuku. Bursa: Ekin Kitabevi.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu. (1961). https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.4.213.pdf
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu. (1982). https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2577&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu. (1960). https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.4.193.pdf