Bilindiği gibi Mecliste kabul edilen yasa tasarısıyla içinde bulunduğumuz 2021 yılı için de Kurumlar Vergisi oranının yüzde 25 e çıkarılması gündeme oturmuştur.
Hangi geçici dönemde yürürlüğe gireceği nihayetinde kanunun yayım tarihinden sonra ortaya çıkacak olsa da şimdiden yapılacak düzenlemenin Anayasaya aykırı olup olmayacağı da tartışılmaktadır.
Anayasamızda vergilerin kanuniliği ilkesi gereği ortadır. Diğer yandan içinde bulunduğumuz yıl açısından bu gereklilikte olası bir düzenlemenin hukuki güvenlik ilkesine aykırı olup olmayacağın ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Kurumlar Vergisi kanunumuz gereği daha önce yapılan oran değişikliklerinin paralelinde 2021 yılı kurum kazançlarının %20 vergilendirileceği ortada iken , bu yılın ortalarında % 25 oranı bu yıl kazançlarına uygulanabilir mi? Bu şekilde yasalaşacak kanun Anayasa bakımından vergilerin uygulanması babından Hukuki güvenlik ilkesine aykırımıdır ?
Hukuk açısından bu gibi durumların daha öncesinden de fiili olarak yaşandığı için hem teori hem pratik uygulamada ne anlama geliyor ? Kısaca değinmekte fayda görüyoruz.
Anayasamızda vergi kanunlarının geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili bir hüküm yer almamaktadır. Federal Almanya yazın ve içtihatlerinde vergi kanunlarının geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili olarak “Gerçek Geriye Yürümezlik İlkesi” ve“ Gerçek Olmayan Geriye Yürümezlik ilkesi “ ayrımı yapılmaktadır. Söz konusu ayrımın yerel hukukumuz açısından kendi yazın ve içtihatlarımızda da anlamını bulduğunu görmekteyiz. Kanunun geriye yürümezliği ilkesi açıktır. Bu tür düzenlemelerin hukuk düzeni tarafından korunmadığı açıktır.Bunu teoride ve mahkeme ictihatlerinde de görmek mümkündür. Buna rağmen ikinci husus yani düzenlemenin geçici olarak geriye yürümesi konusunda tartışmalar hala devam etmektedir.
Gerek mehaz Alman vergi kanunlarında gerekse de bizim vergi usul kanunumuzda bu hususlar kanuni düzenleme altına alınmamışken, çözüm teoriye ve özellikle mahkeme ictihatlarına bırakılmıştır.
Vergi düzenlemelerinde geçici geriye yürümezlik ilkeleri değerlendirilirken şimdiye kadar ki görülen uyuşmazlıklarda Anayasa Mahkemesinin Kararları ile Federal Alman Anayasa Mahkemesi kararları arasında hukuk ile içtihat arasında bazı farklılıklar görmekteyiz.
Anayasa Mahkememiz bu kapsamda önüne gelen bazı olay ve anlaşmazlıklarda vergi düzenlemesinin hukuki güvenlik ihlalinde şimdiye kadarki geçici geriye yürümezlik ilkesini Tarh işlemi yani Vergiyi Doğuran Olay ile ilişkilendiren bir anlayış benimsemiştir.
Federal Almanya mahkemeleri ise vergi düzenlemesinin hukuki güvenlik ihlalinde geçici geriye yürümezlik ilkesini “tarh işleminin” yanı sıra , bir çok kararlarında da görüldüğü gibi ,yapılacak ve/veya yapılan vergi düzenlemesinin “ ilgililerce kamuoyunda biliniyor olması” ve getirilen düzenleme ile yapılmak istenen oran değişikliğinin mükellef aleyhine “çok büyük olup,olmaması” gibi ölçülülük hususlarını da göz önünde tutarak kararlarını oluşturduklarını görüyoruz. Hukuk teorisinin de de hukuki güvenlik ilkesinin bundan farklı değerlendirilmediği görülüyor. Yani buradan hukuki güvenlik ilkesinin ihmal edilip edilmediği değerlendirilmelerinde yalnızca tarh işlemi ve vergiyi doğuran olayın salt tek başına ele alınamayacağı sonucunu çıkartabiliyoruz.
Kendi pratiğimizde getirilmesi düşünülen 2021 yılı kazançlarının da KV oranının %25 e yükseltilmesi şimdiye kadar olduğu gibi Anayasa Mahkemesini yerleşik kararlarında Tarh işlemi Vergiyi Doğuran Olay bakımından ele alınacak olursa yalnızca yapılacak düzenlemenin Hukukilik İlkesine aykırı olmayacağı sonucunu çıkartabiliriz. Buna karşı hukuk ve hukukun üstünlüğü evrensel olup, kendi felsefesi açısından farklı ve daha geniş yorumlanması kanaatindeyiz. Yani hukuk güvenliği bir ve bir kaç unsurdan hareketle açıklanamaz ve yorumlanamaz kanaatindeyiz. Gerek teoride gerekse yerleşik evrensel hukuk açısından, hukuk güvenliğinin çiğnendiği iddialarında tarh işlemin yanı sıra önceden biliniyor olma ve düşünülen yada getirilen oranların yüksek olup olmadığı, ölçülülük, kişi hak ve hürriyetleri gibi hukuki durumların hep birlikte göz önüne alınarak daha geniş anlamlarda yorumlanması gerektiğini söylemek istiyoruz.
Bu bağlamda hukuk ve hukuk normlarının özellikle de vergi gibi yükümlülükler bağlamında kişi hak ve özgürlüklerinin daha evrensel haklar bakımından yorumlanarak sonuçlara ulaşılması hukuk güvenliğinin esasını oluşturması gerektiğini düşünüyoruz.
Sonuç olarak yıl içerisinde yapılan sözkonusu düzenleme yerel içtihatler gözününde tutulduğunda şekli olarak Anayasanın kanunilik ilkesine aykırı bulunmayabilir. Buna rağmen, bu düzenlemenin hukuk ve hukukun üstünlüğü bağlamında, hukuki güvenlik ilkesi gereği, kişi hak ve özgürlükleri gibi evrensel normlarının da dikkate alınarak ,ölçülülük, geniş anlamda kamu yararı gibi hususlarla birlikte değerlendirilerek yorumlanabileceği görüşündeyiz.. Bu değerlendirmeler bağlamında Kurumlar Vergisi oranın yıl içerinde artırılmasına ilişkin yasal düzenlemenin Anayasamızın Hukuk güvenliği ilkesine de aykırı olacağı açıktır.
Şüphesiz ki yapılan düzenleme Anayasa mahkemesine götürülürse , Anayasa mahkemesi her somut olayı kamu yararı ve hükümlülerin hukuki güvenliklerini karşılaştırarak inceleyerek kendi içtihatlerine yön verecektir.