Kentsel Rantları ve Gayrimenkullerin Vergilendirilmesi Teorisi
Kentsel
Rantları ve Gayrimenkullerin Vergilendirilmesi Teorisi ;
Genel
Kapsamı;
Gündemimize
kentsel rantlardan özellikle gayrimenkul rantlarının vergilendirileceği
söylentileri düşmeye başladı. Daha önceki yıllarda da gündeme getirilen
gayrimenkul kıymet artış vergisi bu
sefer de Orta Vadeli Programın revize edilmesi programına girdi. Hatırlanacağı
üzere daha önce de Yeni Gelir Vergisi Tasarısı içerisine giren vergilendirme,
ekonomi yönetimi tarafından sık sık gündeme taşınmaktadır. Bununla birlikte henüz
bir irade ortaya konulamamıştır. Öyle görünüyor ki, tekrar niyet olarak Gayrimenkul ve
Kentsel Rantların Vergilendirilmesi gündeme alınmıştır. Hatta
niyetin ötesinde Maliye Bürokrasisinin hazırlıkları olduğu da yazılmaktadır. Bu
niyetlerin siyasi iradeye dönüşerek yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek mi
hep birlikte göreceğiz.
Bu
yazımızda kentsel rantların vergilendirilmesine teorik açıdan bakmaya
çalışacağız. Bunu yaparken tarihsel süreç üzerinde durulacak, maliye
literatüründe teori ve vergilendirme prensipleri ortaya konulmaya
çalışılacaktır.
Kent Rantı, Servet , Toprak
Rantlarının Vergilendirilmesi;
Rant Kavramı ve Kent Rantı;
Kent rantları ve gayrimenkul rantlarının vergilendirilmesi
dediğimizde , genel kapsamda rant, kent rantı ,toprak, toprak rantı gibi
kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
Rant kavramı, Türk Dil Kurumu’nca “1.Üretim faktörlerinden biri olan doğanın üretimden aldığı pay, 2.
Kira” olarak tanımlanmaktadır. Rant, halk dilinde spekülatif amaçlarla
para kazanmak anlamında kullanılmakla birlikte, daha çok emek ve sermaye sarf
etmeksizin dış faktörlerin etkisiyle elde edilen kazanç olarak bilinir.
Ekonomik bir terim olarak rant kavramı ve anlamının Klasik
Ekonomistlerden A. Smith in toprak rantı ve Ricardo nun Rant teorisi ile anlam
kazandığını görüyoruz. Rant ;üretim girdilerinin çıktısı toprak artı değeri
dir. Çıktılar Rant, Faiz, Kira ,Ücret gibi değeri ifade eder. Diğer yandan
toprağın sermaye olarak getirdiği gelir rant değildir. Faiz ve sinai kar dır.
Toprak
bir üretim aracı olarak işlenmediği sürece sermaye değildir ve tıpkı öteki
üretim araçları gibi sermaye olarak artırılabilir. Üretim aracı haline
dönüştürülmüş topraklara daha çok sermaye yatırılması, toprağın alanını
artırmaksızın toprağı sermaye olarak artırmaktadır. Toprak, faiz getirdigi
oranda toprak sermayedir ve toprağın sermaye olarak getirdiği gelir, rant
değil, faiz ve sınaî kârdır; yani, toprak sermayesi olarak rant getirmez. (Faiz ve kâr getirmelerine
rağmen rant getirmeyen topraklar söz konusudur. Çünkü rant toprağın değil, toplumun;
üretim ve bölüşüm ilişkilerinin bir ürünüdür.
Toprak
fiziksel olarak üretilemeyen, ya da çok sınırlı bir biçimde üretilebilen bir
kaynak; bir metadır. Topraklar kullanım amaçlarına göre tarımsal toprak ve
kentsel toprak olarak sınıflandırılmaktadır: Tarımsal toprak; üzerinde tarımsal
üretim yapılan ve değeri, tarımsal üretim açısından verimliliği ile
belirlenen topraktır. Kentsel toprak (Arsa); “kent ve kasabalarda, yapı yapmaya
ayrılmış ve kent yönetiminin sunduğu kolaylık ve donanımlardan
yararlanabilecek yerey (arazi)” olarak tanımlanmaktadır. Tarım alanı olarak
kullanılan topraklar, altyapı hizmetleri getirilmesi ve imar hakları verilmesi
yolu ile kentsel toprağa dönüştürülmektedir. Bu süreç ‘kentsel toprak
üretimi’ olarak ifade edilmektedir.[1]
İmar
parseli haline getirilerek üzerinde imar hakkı tanınan toprak kentsel arsadır. Bu nedenle tarımsal toprak,
kentsel toprak ve kentsel arsa kavramları arasında ayrım yapılması
gerekmektedir.
Kent
Toprağının özellikleri, şöyle tanımlanmaktadır:[2]
Kent
toprağının değeri ve kent bütünü içindeki konumu zaman içerisinde sürekli
olarak değişmektedir; kent toprağı sahibinin denetimi dışındaki etkilere
sürekli olarak açıktır; (İmar hakları, alınan yönetsel kararlar, arsa
sahibinin dışında arsanın değerini de değiştirir) kent toprağı çok sayıda
işleve sahiptir.
Bu
çalışmamızda, yukarıda kavramsallaştırılan şekliyle, kentsel rantlardan Kent
Toprağını ve Kent Topraklarında oluşan Rantları anlamaktayız. Dolayısıyla bu
rantların verginin konusunu oluşturması çalışmamızın esasını oluşturmaktadır.
Toprak ve Gayrimenkul Rantı:
Kentlerde, merkezi yönetimlerce ulaşım, sanayi, turizm ve kültür
projeleri; yerel yönetimlerce de imar planları yapılmaktadır. Söz konusu imar
planlarında yapılan ve yapılacağı açıklanan değişiklikler, imar affı
düzenlemeleri ile merkezi yönetimlerce yapılan ve yapılacağı açıklanan projeler
kentlerdeki gayrimenkullerin değerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bunlara
örnek olarak Kanal İstanbul, 3. köprü, yeni otoyollar, uydu kent projeleri
verilebilir. Söz konusu projelerin açıklanmasından itibaren muhtemel proje
bölgelerindeki gayrimenkullerde oldukça yüksek oranda değer artışları
beklentisine girilmiştir.
Öte yandan zaman zaman söz konusu düzenlemelerin yapılmasında
karar verici pozisyonunda olanlar ve bu kişilerden edindiği bilgiler
doğrultusunda hareket edenler, imar değişiklikleri ve kentsel dönüşüm
projelerinden önce gayrimenkulleri alarak yüksek rantlar elde edebilmekte,
hatta rantları tekelinde toplayabilmektedir.[3]
Toprak ve gayrimenkul rantları ise, değer artışı, alım satım
kazancı ile kira getirisinden oluşmaktadır.
Değer artış vergileri menkul ya da gayrimenkul servet
unsurlarının değer artışları üzerinden alınan vergidir. Sermaye kazançları
vergisi konu olarak genelde menkul kıymetlerdeki değer artışlarını vergileyen
bir vergi olarak kullanılmasına karşın, kıymet artışı vergisi, gayrimenkul
değerlerdeki kıymet artışını konu olarak alır.
Gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerde, hızlı kentleşme ve
konut arzı yetersizliği nedeniyle, gayrimenkul servetlerde görülen mevki
rantları, gayrimenkul kıymet artışı vergisi ile vergilenmek
istenmektedir.
Gayrimenkul
kıymet artış vergilerinin temelinde arazi değer artışı toprak mülkiyeti yatmaktadır. Gayrimenkul tanımı arazi,
arsa, bina, konut gibi geniş bir varlık alanını kapsamaktadır. Ad valorem
vergidir. Bu vergi gayrimenkul kıymetlerinde iyileşmeler sonucunda oluşan
artışı vergiler. Bir nevi gayrimenkul kıymet artış vergisidir. Yalnızca emlak
vergisi değildir. Kıymet artışı vergilerinin
konusu, kişi ya da kurumların sahibi bulundukları gayrimenkul servetteki değer
artışı, matrahı ise taşınmazın iktisap (alış) değeri ile satış değeri
arasındaki farktır.
Tarihsel
Gelişimi:
Geniş
anlamda Gayrimenkul dar anlamda Arazi Değer vergilerinin kökenleri antik
çağlara kadar uzanmaktadır. Toprak insanoğlu için her zaman refahın ekonomik
değerlerin zenginliğin kaynağı olmuş , eski çağlarda bu değer her zaman gerek
varlığı ile gerek ürünü ile verginin konusunu teşkil etmiştir. Sümerlerden Eski
Çine kadar uygulama olanağı bulmuştur. Dini metinler de dahi uygulama örnekleri
görmekteyiz. Şer-i hukuk ta zekat, haraç, öşür gibi vergiler toprak mülkiyeti
ve ürünleri vergi konusunu oluşturmuştur. [4]İlerleyen yıllarda örfi
vergilerin uygulama alanına da girmiştir. Osmanlı da geniş uygulama olanakları
bulmuş, hem şer-i hemde örfi vergilerin konusunu oluşturmuştur. Örneğin, “Resmi
dönüm, resm-i Zemin, Resm-i Çift, Resm-i Bostan Resm-i Bağ gibi Şer-i vergiler
ile Semerat gibi örfi vergiler geniş uygulama alanı bulmuşlardı”.[5]
Arazi
ve arazi değer vergisinin ekonomi biliminde ya da ekonomi düşünceler tarihinde
en önemli temsilcileri fizyokratlar dır. Erken modern ekonomi okulu olan
fizyokrasi ve fizyokratlar zenginliğin kökeni olarak tarım ve araziyi gördüler. “Yalnız tarım
üretken olduğuna, artık tarımda yaratıldığına göre vergiler, yalnız tarımdan
alınmalıdır. Bu artık tümüyle toprak sahibine rant olarak gittiği için, vergi
tek olmalı, toprak mülkiyetini elde tutanlardan alınmalıdır.”[6] Arazi üzerine tek ve sabit
oranlı vergi konulmasını önerdiler. Klasik ekonomistlerde arazi vergilerini hararetle
savunmuşlardı.
Asıl
olan günümüzde uygulama şekliyle arazi,toprak, gayrimenkul olarak adlandırılan
değer vergisi teorik temelleri 1865 yılında Henry George nin tarafından
atılmıştır. Teorisi Georgizm olarak adlandırılmaktadır. 1879 da “ilerleme ve
Yoksulluk” adlı eserini vermiştir. Tek ve sabit oranda arazi değer vergisini
savunmuştur. Yazarın bahsi geçen en önemli eserinde gayrimenkul üzerinde oluşan
ekonomik rantın kamu gelirleri açısından en verimli gelir kaynağı olduğu tezi
işlenmiştir. Bu verginin özellikle ekonomik eşitsizliği gidermenin en önemli
fonkiyonu olduğunu iddia eder. Görüşleri bu günlerde bazı devletlerde uygulanan
arazi değer vergisi uygulamalarını çok etkilemiştir.
Bu
vergi bu günlerde Danimarka, Estonya, Rusya, Hong Kong , ABD de de Pensilvanya
Eyaletinde tatbik edilmektedir. Tatbikinde farklı teknikler kullanılmaktadır.
Bu verginin diğer vergilere göre ekonomik kaynaklar açısından daha bağımsız
olacağı verginin yansımalarının ekonomik birimler açısından daha tarafsız
olacağı ve vergi kaybının en düşük seviyelerine çekilebileceği gibi tezler
ileri sürülmüştür.
Türkiye'de gayrimenkuldeki (bina, arsa, arazi) rant "ve
spekülasyon kazançlarını vergilemek ve emlak vergisi matrahını denetlemek için
1970 yılında Türk vergi sistemine giren gayrimenkul kıymet artışı vergisi, yada
ivazlı olarak devir ve temlik, ya da trampa edilen arazi, arsa ve binaların
iktisap maliyeti ile karşılık olarak alınan değer (rayiç değer) arasındaki
fark vergiye tabi tutulmuştur. Artan oranlı olarak alınan ve matrah tanımı ve
rayiç değer tespiti güçlükleri nedeniyle çok sayıda vergi ihtilafı doğmasına
yol açmış bulunan 31.12.1982 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış
bulunmaktadır.
Hala
yürürlükte olan mevzuatımızda da ticaretle uğraşma konusu dışında kalan sermaye
artışları, belli bir süre içinde paraya çevrilirse gelir vergisine tabi, eğer
bu sürenin aşımından sonra gerçekleştirilirse, vergi dışı tutulmaktadır. Ticari
kazanç alanı içerisinde ise ticari kazançların başlığı altında
vergilendirilmektedir. Değer Artış Kazançları Gelir Vergisi Kanununda
düzenlenmiş ayrıca Değer artış Kazançları başlığı altında düzenlenmiştir. Buna
göre;
Değer Artış Kazancı; Gerçek kişiler tarafından ticari mahiyette olmayan gayrimenkul
elden çıkarmalarından elde edilen kazanç değer artış kazancıdır. GVK’ nın
mükerrer 80’inci maddesinin 1’inci fıkrasının 6’ncı bendi uyarınca, elde ediliş
şekli ne olursa olsun (karşılıksız olarak elde edilenler hariç)
gayrimenkullerin alım tarihinden itibaren 5 yıl içinde (2007’den önce iktisap
edilenlerde 4 yıl) elden çıkarılmasından doğan kazançlar, değer artış
kazancı sayılmaktadır. Ancak, bu kazancın değer artış kazancı sayılabilmesi
için gayrimenkulün belli bir bedel karşılığı elde edilmesi ve 5 yıl içinde
(2007’den önce alınmışsa alım tarihinden itibaren 4 yıl içinde) satılması
gerekmektedir. Eğer bu süreler geçtikten sonra satılmışsa, bu gayrimenkul
satışından elde edilen kazanç, gelir vergisine tabi tutulmayacaktır.
Gelir vergisi, her bir gelir unsurunun tabi olduğu hükümlere
göre belirlenen safi kazancı üzerinden GVK’nın 103’üncü maddesinde yer alan
%15-35 arasında değişen kademeli vergi oranı tarifesi dikkate alınarak
hesaplanır.
Diğer taraftan kent rantlarına yönelik olarak kısmi de olsa
uygulama olanağı bulan Belediye Gelirleri Kanunu göre uygulanmakta olan, şerefiye,
katılma payları gibi vergi benzeri yükümlülüklerde sistemimizde bulunmaktadır.
Son yılların en kapsamlı ekonomi çalışmalarından olan “Kapital” de sermaye birikimi ve artan kapitalist
krizlerin demokrasi içerinde çözülebilmesi ve sermaye birikimlerin yeniden
dağıtılması açısından Servet ve Servet Artış Vergilerinin uygulanması nın tek
çözüm olduğu işlenmektedir. Bu çözümler de Artan Oranlı Vergilendir menin
kaçınılmaz olduğu teorileştirilmektedir. Bu çalışmada daha ziyade sermayenin
vergilendirilmesi üzerinde durulmaktadır. Bunun yanında servetlerin de
vergilendirilmesi üzerinde durulmaktadır.[7]
Vergi
teorisi Kapsamı
Genel
anlamda kent ve gayrimenkul rantları vergi teorisinde Servet ve Servet Artış
Vergisi başlıkları altında işlenmektedir. Kamu Maliyesi Teorisi de Vergi teori
ve Politikalarını bu başlık altında incelemektedir.
Vergi
teorisinde Servet ve servet artışlarını vergilendirmenin bir türü,” tüm servet
tutarı yerine servet mevcudunda veya serveti oluşturan belirli unsurlarda-
sahibinin hiçbir kişisel emeği olmaksızın- meydana gelen değer artışını yükümlü
kılmayı amaç edinen servet artışı vergileridir. “
Bu
vergilendirme de kendi arasında ikiye ayrılır.
1-Genel
servet artışı vergileri ; sürekli ve süreksiz olabilir. Süreksiz olanlar bir
defa da uygulanan servet vergileridir. Türk vergi tarihinde Varlık Vergisi ni
bu na örnek verebiliriz.
2-Özel
servet artış vergileri
Buna
karşılık, özel servet artışı vergileri, sadece belirli servet artışı türlerini
yükümlü kılmayı amaçlar. Vergi ve toprak reformuna ilişkin bugünkü
tartışmaların ağırlık noktasını, vaktiyle Henry George ve Adolf Damaschke gibi
yazarlar tarafından hararetle desteklenen ((gayrimenkul değer artışı vergisi))
oluşturmaktadır. Esas olarak mali olmayan gayelerin gerçekleştirilmesi için
başvurulan bu tip vergiler, gayri menkullerde şehirleşme, bölgesel kalkınma,
genel ekonomik gelişme veya belirli sosyal olaylar sonucunda mülk sahibinin
şahsi masraf emeği olmaksızın meydana gelen değer artışlarını kısmen veya
tamamen dengeleştirmek amacını güderler.
Kent
rantlarının vergilendirilmesi dediğimiz de genel olarak özel servet artışları
kategorisinde ki gayrimenkul kıymet
artış vergilendirilmesi kast etmekteyiz.
Vergilendirme yöntemlerine geçmeden önce böyle bir vergilendirmenin ekonomik ve
vergi tekniği açısından avantaj ve dez avantajlarını söyle sıralayabiliriz.
Avantajları;
Ekonomi
Açısından;
-Maliye
ye daha etkin vergi hasılatı sağlayacağı için emek ve işletme üzerinde ki
vergi indirimlerini teşvik eder.
-Spekülatif
arazi rantlarını engeller. Şehirlerin etkin planlanması üzerinde katkı sağlar.
Hatta çoğu kent planlamacıları bu vergiyi savunmaktadırlar.
-Gayrimenkul
ve gayrimenkul piyasalarının var olan finans piyasaları sayesinde aşırı şişkinlik
yapacağı bunun da eninde sonunda krizlere sebep vereceği ifade edilirken bu
verginin fiyatları aşırı şişmesini önleyici etkileri ile krizlerin yolunu
açmayacağı iddia edilmektedir.
Vergi
Tekniği Açısından;
-Vergi
Mükellefiyetleri basittir. Çok kolaylıkla izlenebilir.
-Verginin
konusu basittir. Gayrimenkul elektronik transferlere, vergi cennetlerine
götürülemez. Kolay izlenir ve takip edilir. Genellikle şeffaf olduğunu
söyleyebiliriz.
-Arazilerin
gayrimenkullerin rayiç değerlendirilmesi çok büyük problemler le karşılaşılmaktadır.
Değerleme uygulanan ülkelerde bile tartışma konusudur. Bürokrasiyi artırır.
Emlak vergi değerlerinde ki karmaşa bu yana buna ilaveten rantın ölçümü ve
değerlemesi başlı başına bugün dahi bir problemdir. Aşılabilir mi pek tabi ama
zor olduğu unutulmamalıdır. Bu verginin taraftarları değerleme konusunun
aşıldığında diğer vergilere göre bürokrasiyi azaltacağını iddia etmektedirler.
-Vergi
yansıması mülkiyet sahiplik üzerinedir. Satışta realize edilirse de zaten
vergiye tabii kılınır. Bu durumda nihai kullanıcı üzerinde kalır. Bu yönüyle fiyatları
artırıcı etkisi de olacaktır.
-Vergi
adaletinin mutlak olduğu iddia edilmektedir.
-Bu
verginin taraftarları, ekonomide ki gayrimenkul yatırımlarının rant kollama saikiyle zamanla büyüyeceğini bu
durumun üretken faaliyetleri engelleyerek verimli yatırım faaliyetlerini engelleyerek ekonomiyi durgunluğa götürebileceğini iddia
etmektedirler.
Dez
avantajları;
-Vergi
Tekniği açısından zor bir vergidir. Hatta Türkiye de uygulanmış olan haliyle
“gayrimenkul Kıymet Artış Vergisi” teknik zorlukları içerisinde bulundurmuş bir
çok uyuşmazlıklar yaratmış hatta ve
hatta pratik açıdan idari ve teknik olarak uygulama anlamı kalmamış ve nihayetinde 1980 yılların başında
kaldırılmıştır.
Günümüz
de bazı ülkelerde uygulanan Toprak Vergisi adı altında uygulanan bu tür
vergileme hala özellikle değerleme
tekniğinde önemli zorlukları barındırmaktadır.
-Liberal
iktisatçılar tarafından tarafsız bir vergilendirme olmadığı yönünde
eleştirilmektedir.
Vergilendirme Yöntemleri ve
Çeşitleri;
Servet
ve Servet Artışlarının Vergilendirilmesi Yöntemlerin de, yöntemler vergilendirme çeşitleri ve uygulamaları bakımından
çeşitli gruplara ayrılır.
Vergi
Teorisinde genellikle dört gruptan bahsedilmiştir.
Birinci
grupta ;Sermaye kazançları ve kayıpları için uygulanabilecek en sert vergi
rejimi, yer alır. “gelir tarifi prensibine uyarak, bunları, paraya çevrilmiş
olsun olmasın, teşekkül ettikleri sene içinde gelir vergisi matrahına
sokmaktır. Nazariyede tavsiye edilmiş olan bu usul, çıkardığı idari güçlükler
yüzünden tatbik sahası bulmamıştır. Sermaye kazançlarını vergilendiren bütün
memleketler, idari uygunluk yüzünden, vergi doğurucu olay olarak sermaye
artışının paraya çevrilmesine esas almışlardır. “Ama vergileme de adalet
prensibine en uygun vergilendirme yöntemidir.
Değer
artışlarının vergilendirilmesi bakımından ortaya çıkan en önemli sorunlardan
birisi, sadece gerçekleşmiş değer artışlarının mı, yoksa aynı zamanda
gerçekleşmemiş değer artışlarının da vergilemenin kapsamına dahil edilmesi
gerektiği konusu ile ilgilidir. Vergilemede adalet ilkesi açısından
gerçekleşmemiş değer artışlarının da vergilendirilmesi gerekmektedir; çünkü bu
tür değer artışları da bir vergi ödeme gücünün varlığını ifade ederler. Kaldı
ki, vergilemenin sadece gerçekleşen değer artışlarına indirgenmesi ,özellikle
sermaye piyasası için olumsuz sonuçlar doğurur.
İkinci
grupta; servetin paraya çevrildikçe gelir vergisine, eğer gerçekleştiren bir
şirket ise, kurumlar vergisine tabi tutmaktır. Bu usulü tatbik eden ülkelerin
sayısı çok değildir. Bu sistemden itibaren sermaye kazançlarını ve kayıplarını
tamamen gelir vergisi dışında bırakan sisteme kadar çeşitli terkip
imkanları vardır. Bazı memleketler,
sermaye kazançlarını ancak belli bir müddet içinde paraya çevrildiği takdirde
gelir vergisine tabi tutmakta, bu müddet geçtikten sonra paraya çevrilenleri
ise daha düşük bir tarife ile vergilemektedir ( müddet bakımından sınırlama ).
Ancak şahsın veya şirketin esasen ticareti konusuna giren mallardaki değer
artışı bu imtiyazdan istifade ettirilmeyip, gelir ve kurumlar vergisine tabi
tutulmaktır ( konu bakımından sınırlama ) Amerika Birleşik Devletlerinde ve
Fransa’da yürürlükte olan usul budur.
Üçüncü
Grupta;” ticaretle uğraşma konusu dışında kalan sermaye artışları, belli bir
süre içinde paraya çevrilirse gelir vergisine tabi, eğer bu sürenin aşımından
sonra gerçekleştirilirse, vergi dışı tutulur. Türk Gelir Vergisi Kanununun
kabul ettiği sistem budur.
Dördüncü
Grupta;”( ki bu sermaye kazançlarının vergi rejiminde en müsait, en liberal
olan sistemi teşkil eder ) , bu kazançlar ferdin ve kurumun ticaret konuları
dışında kaldıkça, gelir ve kurumlar vergisi dışında bırakılır.
İngiltere’nin ve çoğu Commonwealth
devletlerinin sistemi budur.” Bu sistem sermaye birikim için en uygun olan
sistemdir.[8]
Sonuç Yerine;
Kent
rantları ve Gayrimenkul rantları vergilendirilmesinin gerek teori ve gerekse de
tarihi uygulama ile kazanımları elimizdedir. Halihazır da bu vergilendirmenin
kapsamı ve çeşitleri de çoğu ülkeler de uygulana gelmektedir. Türk Vergi
Sistemimizde de uygulama kısmen yürürlüktedir. Bu tür rantların belirli bir
sistem dahilinde vergilendirilmesi başka bir çalışmanın konusunu oluştururken
şimdiden bazı tespitleri ana başlıklar halinde sıralayabiliriz.
-Vergi
Sistemimizde Servet ve Servet Artışlarının Vergilendirilmesi çalışmalarının
vakti gelmiştir.
-Servet
ve Servet Artışlarının Vergilendirilmesi bağlamında daha alt bir başlıkta “Kent
ve Gayrimenkul Rantlarının Vergilendirilmesi” müstakil olarak ortaya konulması
ve Türk Vergi Sistemimi ze kazandırılması zaruri bir noktaya gelmiştir.
-Bunların
yapılabilmesinin tarihi, teorik ve uygulama temelleri mevcuttur.
Bu
makalemizde de kısmen özetlenmeye
çalışılmıştır.
Selçuk
YÜCEL
HESAP
UZMANI
YEMİNLİ
MALİ MÜŞAVİR
[1] AKIN Emel, Kentsel Gelişme ve Kentsel Rantlar Ankara Örneği, Doktora
Tezi, A.Ü.S.B.E, Sh.34-35
[2] AKIN Emel, Kentsel Gelişme ve Kentsel Rantlar Ankara Örneği, Doktora
Tezi, A.Ü.S.B.E, Sh.34-35
[3] Fatih Kaya – Gayrimenkul Rantlarının
Vergilendirilmesi Vergi Dünyası Dergisi’nin Eylül 2011 Sayısı
[4] Ayrıntılı Bil. Bkz. SIDDIKİ Kelim, İslam Ekonomisi, BAKR ES SADR,
Muhammed İslam Ekonomi Doktrini
[5] AKTAN Çoşkun Can; Editör, Anayasal İktisat; Sh.521Siyasal Kitabevi,
2002
[6] KAZGAN Gülten, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın evrimi, sh.58
Remzi Kitabevi İstanbul,1994
[7] PİKKY Thomas, Kapital, Türkiye İş Bankası Yayınları
[8] BULUTOĞLU Kenan, Vergi teorisi ve politikası, Filiz Kitabevi